Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon ve insan anisi konularimiz

replika telefon ve insan anisi konularimiz
 replika


 replika telefonlar

 replika

 kopya cep tefonu

 replika

 replika telefon

 replika telefon

replika telefon ve insan anisi konularimiz Sabaha üç beş satır kalmış, oturuyorum verandada. Kumsaldan gelen, kumların yarılma sesi. Bir gölge. Sanki denizden çıkmış gibi. Gelen, dev Noah. Yalpalamasından içkili olduğu belli, ama istemiyor anlamamı. Tek tek çıkıyor kelimeler ağzından, sağa sola çarpmamak için.
“özür dilerim. Geç kaldım...”
Hepimizin her şeye geç kaldığını anlatmaya gerek var mı karşımdaki çocuğa?
önemli değiL Buzdolabında viski var. Kadehe iki buz at ve gel!” Ayağındaki plastik terlikleri çıkanp salona girdi. Birkaç ses geldi mutfaktan. Ve döndü, benim için hayatmı vermeye yemin etmiş iri adam, elinde bir kadeh viskiyle. Önüme koyup, “Başka bir isteğiniz var mı?” diye sordu. “Var” dedim, sol elimle ensesinden yakaladığım hasır koltuğu çekerken.
’“ötür ve kadehi eline al. Sen içeceksin.”
Daretraedi. Oturdu. Eğer kanında alkol olmasaydı ya da ciğerindeki duman, dinlemezdi beni. Aramızdaki sosyal sınıf farkının bümcmdeydi. Ama biz de İngiltere’de değildik! Uppermiddle v/ahs burada ancak bir içki markasını çağrıştıracak kadar ağır-00 vardı, ilk yudumu almasını, uyuştuğunu tahmin ettiğim kalın ı.faViMthm bm parçalarına değmesini bekledim, konuşmaya t&tfmmk için Gaz lambası sönmüş, karanlığın
olduğunu ve kendi etrafında döndüğünü de hatırlıyor bir ara, ufak bir mucize oldu. Ve dünyanın dönüşlü \ rin semahına benzetebildim, isimler, yüzler hızla siliniy kan’ın adresini Anita’ya verdiğim için rahattım, çünkü da varlığını birkaç sonra unutmuş olacaktım. Bir tekne Balıkçı teknesi. Denize açılan. Kalabalık bir erkekler *
ittirerek okyanusa yolladığı bir tekne. Sonra teker teker ^ tekneye, su bellerine geldiğinde. Hayat ve mücadele bütünü için devam ediyordu. Kimse bilmeyecekti, benim zihnime«^ fiğimi. Kimsenin hayatı değişmeyecekti kendimi yok ettiği On yıl sonra çok zengin bir kadın olacak Anita bile bir ay 3 kanıksayacaktı hareketsiz bedenimi. Annemin pazar günlet^ maca çözerken, yüzüne astığı sakinliğe benzer bir ifadeyle^ çekti vücudumu. Hiç doğmamış gibi olacaktım. Ve tek ist^ buydu
Dünyadan geçmektense, direkt cehenneme gitmeyi tercih tim her zaman. Ben sadece, olacaktan hızlandırdım. Bedeni^ ihiiyaçlan yoktu cehennemde. Ama bomboş bir zihni de görünce çok şaşıracaklardı, şeytan ve adamları. replika Yeni alınmış bir okul def teri kadar boş ve temiz bir zihinle karşılaşınca Tann bile, insan imalatı hakkında oturup yeniden düşünecekti. Bir yerlerde hala yapmış olmalıydı. Ben hataydım. Altı milyarda bir gelen haffla zırdım iade edilmeye. Doğduğum günki kadar temiz ve boş biri hinle Bk günkü gibi!
Çok hafif bir rüzgâr saçlarımı okşadı. Güneşin emekleme devrelerinde, genelde ılık bir rüzgâr eser, denizden gelen. Denizci olsaydım bilirdim adını. Geceden beri, verandadaki koltukta, Hç kalkmadan sadece şortlumla oturduğumu hatırlattı bana esmt Ayağa kalkıp eve girdim. Hasır koltuğun yaslandığım tasmıas* Imköipm (Analıydı sırtımda. İkinci kattaki odama çıkıp W® kMM pö^olonlarımdari biri ile siyah bir gömlek alıp m aadece önümdeki son günüm için yapıyordum. İngiliz ko^’ ¡wsmw^ bmı çıplak gördükleri takdirde teşhircilik yapüt3^ dakı ter askeri karakola şikâyet etaeleriıû fP4 Mü 1 mdiğlm^J|
^ Ben de peşinden indim. Arkasında olduğumu ancak salonun îfttJanna geldiğinde anladı. Gözkapakları çok az da olsa, şiş-Lti uykudan. Beni görünce gülümsedi. Kızgınlığı geçmiş olma-Ijjtiı Hatta, gelip sağ yanağımdan öptü. Dindar değildim ama sol yanağımı da çevirmek istedim o an...
Mutfağa girdi. Ben de takip ettim. Buzdolabından sütü çıkarıp çulunun deliğini dayadı ağzına. Benim ilk defa kendisiyle ilgilen-
fark etmiş olacak ki, ağzındaki bir litrelik kutuya aldırma-dan, gözleriyle beni seyrediyordu.
‘Haydi! dedim. “Yürüyüşe çıkalım.”
Böyle bir şey söylediğime inanarruyordum. Kesinlikle benimki değil, başka bir ağız konuşmuştu ama teklifi yapan, tanıdığım eski Kayra sesiydi. Sabah çatlak çıkan. Öğlene doğru tok bir kalınlığa ulaşan. Akşamüstü tekrar çatlamaya başlayan, Kayra’nın sesi Evden ne kadar bir süredir çıkmadığımı hatırlamıyordum ama eskiden yaptığım gibi sahilde yürümek istemiştim demek ki. Anita’nın üstünde bir tişört ve şort vardı. Yanıt vermesini beklemeden, tutun elinden. Salonu geçip çıktık verandaya Oradan da sahile.
Okyanus çekilmişti, arkasında birkaç saat sonra kavrulacak ıslak kumlar bırakarak. Ve biz de, o» m rahat bıraktığı kumların üzerinden yürümeye başladık. Anita koluma girmişti. Baryul’un sokaklarında yürüdüğümüz akşam gibi. Kendimi iyi hissediyorlar Çok az düşünce vardı kafamda. Sadece beş duyumun algı-idığı kadar etkiliyordu beni hayat. Rutubet kokuyordu. Yarım ;,r>jk masmavi olan gökyüzü gözlerimizi kamaştırıyor vt alıştıkları dalga şarkılarını dinliyordu. Uzaktan **-' v afimizi çekse, genç kızların odalarına astıkları roman-; olabilirdik. 'Tabiî, benim bıyıklarım ve döv
çektim koltuğumu. Artık, göğsümde ufak bir noktaya “Şehre gidip cipi göreceğim. Sana bahsettiğim arkadaş^fS o tamam derse satın alacağım” dedi Ani ta, gömleğimde^ ^ ait, dökülmüş birkaç saç telini eliyle alıp rüzgâra bı^u^ “Evet” dedim. Başka söyleyecek bir söz gelmiyordu aklmj^ yudum daha aldım önümdeki fincandan. Beiirü bir tat gej^ ^ du ağzıma. replika telefonlar Sadece sıcaklığım hissedebiliyordum...
Güneş tekrar ainıma geldiğinde, Anita giyinmiş, bana gideç. ni söylüyordu. Ben yine “Evet” dedim. Ingüizce evet demek^ laydı. Her dilde kolaydı aslında. Kolay olduğu için anlamı evern Bir ara Noah, yanında tanımadığım bir adamla gelip yeni bir b% çıvan bulduğunu, eskisinin işe yaramaz olduğunu söyledi. Ya% da duran adamı işe almayı kabul edip etmediğimi soruyordu, Bu kez, yanıtım soruyla uyumlu olacaktı. Hiç nazlanmadan, “Evet* dedim... Şu an bana yapılacak en iğrenç tekliflere bile evet diyeceğimi bildiğim için, beni benden korusun diye tutmuştum Noah’yı. Binlerine güvenmek zorundaydım...
önümde sadece bir gün ve bir gece kalmıştı. Bir güneş, biray. Sanki beynime binlerce replika telefon iğne saplanmış ve şırıngalarla içindeki bütün düşünceler, bilgiler çekiliyormuş gibiydi... Verandada oturduğum sürece, giyinik olmadığımı düşünerek iki kez gönüekve pantolon abnaya kalkıyordum ki, son anda fark ettim zaten merimde ikisinden de birer tane olduğunu... Kendimle konuşmaya çalışıyordum. Ama genelde yüz sesin birbirine karıştığı zihnimde yankı yapıyordu tek bir Kayra Herkes gitmişti. Geriye sadeceti
ttrtea kalmıştı. Son hatırladıklanmın önümdeki kâğıtlara İki m* sesten.,.
Öğleden sonra bir motor gürültüsü doldurdu evi, verandası, fltpt Afrika’yı Birkaç dakika sonra Anita, heyecandan M* la terkmiş fatr şekilde yanıma gelip kolumdan çekerek tei^ Hra&na götürdü. Yani büyük giriş kapışma Kapıyı i&ait Ye on metre otode, beyaz büyük bir cip duruyordu*^ |Şpjiüdr dokmyor? bana dwmadan özelliklerim sayıyor^ ğ-" du Cıpm yanma gittim. Üzerimle
çünkü ilk baktığımda sadece harfleri görebffl^ bir şok layamaımştım. Yani okumayı öğrenmemiş bir
tu» bÜtf" harfler bana şeküler olarak görünmüş, toplanmca bir ie oluşturmamışlardı. Ancak birkaç dakika bakmaya devam ¡Jökten sonra, “Grand Cherokee” yazısını okuyabildim. Okumayı unutuyor olamazdım. Eğer öyle olsaydı bu sayfalan dolduranıaz-djjn> Ama bir sinyaldi anlık duraksamam. Bütün Kayra’nın başlangıcı olan okuma yazmayı da unutacağım anın geleceğinin habercisiydi. Bir iki kesik cümleyle, arabayı beğendiğimi söyledim. Genç bir adamla tanıştmldım. ismini sadece söyledikleri an duydum ve hemen sonrasında biri herhangi başka bir kelime ettiğinde unuttum. Noah, bahçıvan, şoför olarak tanıştırılan adam ve Anita, hepsi de hayranlıkla seyrediyordu beyaz cipi. O an binsem dahi kullanamayacağımı düşündüm. Çünkü biraz gidebilsem büe, nasıl kullandığımı, neden kullandığımı, arabanın motorunun nasıl çalıştığını düşünmeye başlayacak ve sorularıma bir yanıt çıkmayacağı için zihnimden, yolun kenarındaki palmiyelere çarpacağımı biliyordum...
Eve girdim. Dışarıda durduğum on dakika içinde terlemişim. Evin serin havası replika samsung s8 edge nefes almamı kolaylaştırıyordu. Belki nasıl nefes alındığım da unutabilirim bir gün, diye düşünüp güldüm... Salondaki kanepeye oturdum. Önümdeki sehpada, üzerinde düğmeler olan küçük bir kutu duruyordu. Aldım, düğmelerden rengi faildi olana bastım. Evi birden, bir erkek sesi kapladı. Bağınyor-f<'' Kafamı kaldırdığımda sesin karşı duvarda, veranda ile salonu ayıran camın köşesinde duran bir zenciden geldiğini anladım. Birkaç saniye sürdü televizyonu açmış olduğumu anlamam. Söy-^dikierini anlamıyordum. Çevresinde dans eden insanlar vardı, mm adamın. replika s8 edge Belki bir kutlama, dinî bir törendir, diye düşün-û*m Kim bük m kadar uzun bir süredir televizyon seyretmemiş-«jrçy nghfl hoş bakılamazdı herhalde, şu an en az uzay kadar boş /
kadar nİfflfr Verici olurdu. Şimdi Çin’e gidip bir milyar tefe ketİthosiht anlamadığım sözlerini dinlemek! Tm 0| *l\, yal ettiğim gibi gelişmiyordu zihnimin bdŞftltti&t. BaşıtT^^ I min arasına alıp btlytlk dehalar gibi oldüğuiii yeWte raketler yaparak, atasözü olacak kadar büyük snü İözler ^ itlİyordıım. Ben televizyon #$rt*ediyordum. O kadar Gambi^v resmî kanalında bir programı İzleyerek boşaltıyordum zlhnith reni bir pröği âitı bâşlariliştı. Daha asık suratlı konuşan bir ^ virdi îlıtik ekranda- Gözlerini bana dikmiş, sanki elimde ğum bir kâğıttan okuyormuş gibi könuşüyöhiu. Devlet kanal^ haber sâatiydL.
Anıta yânıma gelip kendini kanepeye atana kadar seyret^ I ekrandaki in&ânîiri. Hayâtının en mutlu gürtUHÜ yaşıyor olmalıydı. Sol elimi tıitüyoı ve öpüyordu, konuşmasına nefes almak verdiği aralarda Beyaz cip onu, artık gerçek bir hanımefendiI mıştl. Berise hayatımın eh bOş gününü geçiriyordum. Bbkteftiesa tonlarındaki dergi karıştıranlar kadar yapacak işim ytildii. Sade ce oturuyordum. Bir ara hareketli ve müzikal konuşmak yâVaşça ritim kaybetti ve kulakla duyulur bir şekilde ağırlaştı. Ne İİ|. ni anlayam ıyordum tam olarak. Ama benden bahsettiği kili Bazı kelimeleri ayırt edebiliyordum diğerlerinden.
“Lütfen... Yapma... Mutluyum..Brnüan seçiyordu dettik zihnim, Anita'nm söylediklerinin arasından. Sonra yanağıttite daklannı değdirip koşar adım gitti. Yine arabasına baki^fi yor olmalıydı Belki de tanıştırdığı genç adam şoför değJİ, s^S-•iydi Belki de, beni yıllardır takip ediyorlardı ve semtiiielefr çtrmek İçkilerime attıkları ilaçlarla beni bu hale getirmişler A Belki de ben çok televizyon seyretmiştim!
Akşamın yaklaştığım anlayabiliyordum, güneşin siliteiŞflif Anita tekrar yanımâ geldi. Ama oturnttâEM uzattı Tu«;um Verandaya çıktık... Sahile indik... Okyamısm^ IğKğflMfiRi yahnimi gelip durduk. Anita, ban
dum. Ama hiçbir şey komik gelmiyordu. Sadece, sağ elimi başıma götürdüğümde elimin içi, replika samsung s7 edge kendisi kadar temiz bir deriye dokundu. Bütün saçlarımı kazımıştı Anita. Yüzümdeki ıslaklık ve Anita’nın sol göğsünün sağ omzuma değmesi, sakallarımı ve her sabah özenle şekillendirdiğim bıyığımı da tıraş ettiğini anlamama
İşi bittiğinde, ellerimi dolaştırmak istedim yüzümde, başımda. Ama gerek yoktu. Hiçbir önemi yoktu, yıllardır stüimin en değerli parçalan olan saçlarımın ve bıyığımın. Onlan taşıyacak bir yüz belki hâlâ vardı ama bir zihin yoktu. Elimden tutup kaldırdı. Bana kaüla katıla güleceğini sanırken, bir gözyaşı gördüm kumsala ve okyanusa dağılmış saçlarımın peşinden giden.
Verandaya çıktık. Kulağıma eğilip herkesi yolladığını, bütün gece evde sadece ikimizin olacağını söyledi. Teşekkür etmek is-U-Aim Harfleri sıralayamadım. Her harfi bulmak için Adan itibaren mymrn gerekiyordu, aradığımı görüp tanıyabilmem için. Sa-1* c < tuttuğum elini sıktım. Beni hâlâ sevdiğini bildiğimi anlama-ü y Konuşamadığımı anlamıştı, önüme kâğıt ve kalem koyup J&m nm lambasını içeride yakmış ve getirmişti
Gaz lambasına ikinci fitili taktığında ben hâlâ yazıyord fincan capuccino birikmişti sağ elimin yanında, içmiyordu^ ^ belki fikrimi değiştiririm diye o getiriyordu... ^ .
Uyumayacaktı Anita Beni bekleyecekti. Benim uyuman^ cak çocukları yattıktan sonra başını yastığına koyabilen bir ^ I gibi...
Rüzgâr hızlanmıştı. Dalgaların sahili tokatlama sesini duyu, yor ama tahmin ediyordum. Ellerim üşüyordu. Titriyordu boş,, I lan zihnim, aç bir çocuk gibi. Artık sokağa çıkma yasağı vardık I famda Bulduğumu tutuklayıp atıyordum önümdeki kâğıda. Soj elimin parmaklan acıyordu kalem tutmaktan ama son ana kadar yazmalıyım, diyordum kendime, her ne kadar karşıdan bir yanıt gelmese de... Ben, hayatımda kendi kendime konuşmamıza Kendime söylediklerime daima yüzlerce farklı sesten yüzler« farklı yanıt gelmişti. Şimdiyse yalnızdım. Aynı ses sorup yani yordu. Kendi başına olmak böyle bir şeydi herhalde.
Sabah elçilerini yolluyordu geceye. Geliyorum, diyordu. Kaç!..
Biz de kalktık koltuklarımızdan. Geniş salonu kol kola yürüdük.
Analılar sesi duydum, önümdeki demir kapının kilidinde & nen. Yeniden basamaklara attık çıplak ayaklarımızı. Son biradan ve önündeydik karanlık odanın... Kapı aralıktı. Görüyordumiçs-ndekı yatağı. Kendimi görüyordum üzerinde. Başımı çevmpbak-im Anka’ya. Kimseye sarıimadiğimiz kadar sarıldık birbirimiz inaanlığım da, sırtımdaki elleriyle gitti Daha fada bakmadın /*jğj gözlerine i^seteiyordtun çünkü acısını,.» Tek bir adani' iş» ye artık <>da/s#ydun Kapıyı arkamdan kapatıp siyah ipekçi . /atağa yürüdüm Duydum kjiiUenişini demir kapının, ^
Cebeci... Tabelasında “Saray” yazan bir otel. Yattığım yerden, yolun karşısındaki replika s7 edge binanın üzerindeki yazıyı görebiliyorum. “Siyasal Bilgiler Fakültesi"... Ayaklarım sızlıyor. Onlan unutmuşum, HiJton’dan buraya kadar yürürken... Önce bilemedim nereye gideceğimi Yorgundum. Ve önüme çıkan ilk yokuştan aşağı indim. Kızılay’a geldiğimde bir iki insan gördüm, Sakarya’dan sarhoş çıkmış. Ben de içmek istiyordum ama bilincimin yerinde olması gerekiyordu, içinde bulunduğum durumu düşünebilmek için. Devam ettim yürümeye...
Polis arabaları geçti yanımdan. Eski alışkanlık. Hemen durdum ve sığındım bir karanlığa. Her şehirde sokak lambalarının ulaşamadığı yerler vardır... Neden Kayra’yı terk ettiğimi, neden kaçtığımı düşündüm. Çok yanıtı vardı sorularımın ama hiçbiri derdimi tam anlatamadı... TED’in önüne geldim. Birkaç kişi tanımıştım zamanında, önünde durduğum okuldan mezun olan...
Bir sigara yakıp devam ettim. Neye ihtiyacım olduğunu, neyi aradığımı bilmeden yürüdüm. Sonra, karşı kaldırımdaki binaların erinde ışıklı bir pano gördüm. “Saray tel.” “O” harfi tarihe kanş-«uşu,
Hmmın kapısından içeri girdim. Kırmızı halı serilmiş basa-■ -wum ormandım. Merdivenin döndüğü noktada kendimi gör-Duvardaki ayna hatırlattı Kinyas’ı bana Basamaklar bitti ve K&pidan içeri girdim Yaşlı bi
mayı kendime yakıştıramıyordunı... Benim sorunum, haj^atı v°lv dime yakıştırmamam oldu. Ben yakışıklıydım ama o değildi» ^ Başladığım noktaya döndüğümü görmek midemi bulandın du. Bütün gözyaşları boşuna, bütün kanlar boşluğa dökülmüş^ JfÖnyas, geçen bunca zamâîı rağmen hâlâ Kinyas’tı... Belki de Kay ra’yı terk ettiğim için şüphe etmeye başlamıştım kendimden Kendimi ikiye ayınp ikizimi yaratmak istedim o an... Uyumak is. tedim. Hem de çok. Uyuyup unutmak. Kayra’mn yaptığı Onun gibi rüyalar görmek istedim. Ama bütün dünya sözleşmiş bana gözlerimi kapattırmamak için... Sürekli, kendime bundan sonra ne yapacağımı soruyordum. Hep aynı soruyu. Yüz kez. Bin kez... Ülkeme, ailemin evinin, olduğu yere dönmüştüm. Ama daha düne kadar bunlar dan tamamen uzak olan ben, korkuyordum Saray Otel’irı boktan odasında? ailemin evine yakın olmaktan. İyileşmiyordu içimdeki Kınyas Daha da dibe dalıyordu. Uzattığım eli-
me tükürüyordu L
Camı açtım. Rüzgâr girsin istedim odaya ama tek bir toz kıpırdamadı. Bir sigara daha yaktım. Afrika'ya dönmeyi düşündüm Evet, ilk uçağa atlayıp ait olduğum yere dönmeliydim. Karış ka* nş tanıdığım toprağa... Ama birden fark ettim ki ne ben, ne de başka birisi hiçbir yere ait değildi. Aidiyet bir kandırmacaydı küçük çocuklara anlatılan. Hiçbir yerde hiç kimse beklemiyordu betti. Ailemin, ölmüş olduğuma uzun zamandır kendilerini alıştır* dMatms düşünüyordum Salondaki televizyonun sesi geliyordu. Duymamaya çaJıştun. Hiçbir şeye sahip değildim. Doğa bana bir Mite vermişti, ama ben onları da reddetmiştim Hiçbir şeyim yoktu, 1% dönüp içime baktığımda, göle eğilmiş bir çocuk gibi sade kendi yüzümü gördüm, Gözyaşı bile yoktu, suyu bulandıracak otan Yanlıştı, diye düşündüm. Hepsi yanlıştı. Evrenin her yerini dcddurarak kadar büyük
benzer bir okulun amfisinde herkes dere Lif*"1 şendimi öldürmenin en basit on yolunu replika iphone 7 plus sıraya kazıyan kfcUım. Yapmam gerekeni yapmamıştım. Diretmeliydim r ' norm»' bir insan gibi yaşamak için. Mücadele etmeliydim ^îimle. Çok çabuk yenilmiştim kendime. Ve kaderin bana ar-^an ettiği Kayra, belki de bir cezaydı. Şeytanî bir ortaklıktı bi-jinılıisi. Kafamızdaki en gizli hayalleri ortaya çıkarmak için kurulmuş olan...
Bir zamanlar uyurdum. Hatırlıyorum o günleri. Annemin yeni değiştirdiği çarşafların kokusunu içime çekerdim ve gözlerimi kapattığımda gelirdi uyku bekletmeden. Nasıl bu hale geldim ? Nasıl bu kadar insanlıktan çıkabildim ? Seyrettiğim filmlerdeki kahramanların gerçek olabileceklerine nasıl inandım? Romanların, tuvalette okunmak için yazılmış olabileceklerini nasıl düşünemedim? Belki de kan kardeşimim terk ettiğim ve gömülü olduğum topraktan çıktığım için böyle düşünüyordum. Korumasız kalmıştım. Yine şehir beni yemeye çalışıyordu, eskisi gibi.
Kayra mn paketi bitmişti, sabah geldiğinde. Bir sonraki hamlemi düşünmeye başladım. Ve en acıklı bölümüyse, önümdeki tercihleri sıralamaktı. Çünkü hepsi de birbirinden zordu. Yeniden, herhangi bir Üçüncü Dünya ülkesine gidip yeni bir yasadışı hayat Anacak kadar inançlı değildim. İlk haftasında, ensemden bir kurşunla yere sererlerdi beni. Çünkü çığlıkları duymaya başlaya-'ağmu hissedebiliyordum. Eskisi gibi duygusuz olmadığımı fark ediyordum,,. Bir gecede değişmiş miydim? Hayır, sadece ken-Wk ı gizlediğim insanlığım mezarından elini çıkarmaya başla-y Bu Miada kendimi öldürmeyi düşündüm. Önce mantıklı favandan sallanan ampul ve kablosu çok uygundu. Zaten,
< aşı Sü suda boğabilecek kadar ölümle içli dışlıydım... ./tüm Evet, ölümden korktum, ölmekten. Yok olmak-Kirli bir battaniyeye sarılıp yaşb bir kamyonetin ^ korktum Sekiz yıldır ölümü adeta bir
, f t ntinıgf utan ölmekten korktum. Kaybede-ayna fflff* I**'***' «ad».:«, hâü iatedigiım kazanamanu?
olmaktan dolayı yaşamak istedim. Sekiz yıl boyunca bulan, mı kazanmak için ölmedim bu gece. Ve geriye kalan soiı son yol en yıpratıcı olandı. Bu düşünce nasıl geldi aklıma 
Saray Otel Cebeci. Hâlâ çıkmış değilim odadan, Afrika'ya den bir uçağa bilet almak için. Hâlâ asmış değilim kendimi, aj* mış vatlık ampulün ucunda sallandığı kabloya Ve artık biliyor^ hangi yolu seçtiğimi. Evime dönmek istiyorum. Ailemin yanım Hayata yeniden başlamak. Bıraktığım yerden değil. Daha getj. den- Saf bir çocukken yaşadıklarımdan itibaren başlasın istiyorum hayat. Düşünüyorum da, Kayra’yla geçirdiğim, yalnız dolaş, tığım onca zaman dünyayı ve kendimi çözmeye çalıştım. Hep bunu düşündüm. Kendime bir alev yarattım. Ve gerçekte var olma yan o alevin karşısında erimeye başladım. Zihinsel ölüm buydu, Erime! Tam bir saçmalık. Hayatı yok etmenin zamanı asla gelmez, çünkü bir saat sonra yaşayacaklarını bilemeyecek kadar in-şansındır...
Bu, boyalan dökülmüş dört duvar arasında ruhum bedenime döndü, öldürdüklerime replika 7 plus hayat verdim. Kendi kendimi doğurdum. Artık gerçeği biliyorum. Bir yerlerde hayatın ve mutluluğun okta-ğunu, aşkın kol gezdiğini biliyorum. Ve hepsini bulacağım! Haya tun boyunca yokluğunu hissettiğim bütün insanlığımı, sevgiyi yaşayacağım. Bugüne kadar reddettiğim bütün hediyeleri kabul edeceğim.
inşandaki televizyon hiç susmamıştı gece boyunca Kapş açıp çıktım. Yaşlı adam koltuğunda uyuyordu. Yanındaki kadınsa, birkaç saat öjiee üzerinde duran battaniyeyi adamın üstüne art-mi| ve giinuştun BvsizMIt bir kadın için felakettir. Ama sadece, i# adamın üzerini diterek borcunu ödeyebiliyorsa, Saray ' Ael gerçekten 4ft saraydır o kadın için.
Aşağı yiyecek bir şeyler bulmaya çıktım. Çöp mmm0mfkliyordH, Hava aydınlanmış ama s ts-~ geçti yanımdan Ve bu sefer kaça#
Jolarak görmemeye. İçimdeki iyimserliğin nedenini Hamiş değildim. Büyük ihtimalle, çaresizlikten kaynaklanıyor-1 .y o kadar ne yapacağımı bilmez duruma gelmiştim ki, mutlu olabileceğimi düşünmeye başlamıştım. Çünkü bugüne kadar, belin de denemediğim bir o kalmıştı... Bir fınn buldum, önünde ekmek kasaları olan. “Beş dakika bekle! Poğaçalar çıkacak. O zaman alırsın” dedi, daha o saatte terini harcamaya başlamış beyaz önlüklü adam. “Eyvallah!” demeyi özlemişim. Tam üç kez, art arda söyledim, tadına doyamayıp. Gerçekten de, beş dakika sonra bir gazete sayfasına sanlı dört poğaçayla yürüyordum otele doğra. Kepengini kaldıran bir bakkal gördüm. Daldım içeri. O an, ağzımdan çıkacak sözün çok büyük bir önemi vardı benim için. İki kelime arasında, bir duvar saatinin sarkacı gibi gidip geliyordum.
Süt! Rakı! Süt! Rakı! Süt, yarımda çağnştırdığı bütün iyi niyetli duygularla birlikte, Afrika’ya dönmemin ya da kendimi öldürmemin başlangıcı olacak rakıya karşı savaşıyordu. Eğer otel odasına, buradan alacağım iki büyük rakıyla dönüp, öğlene kadar şişelerin içlerini boşaltıp masanın üzerindeki palmiyelere baksay-d,m, derhal eşyalarımı toplayıp kendimi bir uçağa atacağımı biliyordum. Çok sarhoş bile olsam Kayra’nın yanm
n ve kokulan yayıldı bütün şehre. Ve ben bütün şehri burnumdan. Çiğnemeden replika iphone 7 yuttum dördünü de. Dışan man, hademe olduğunu tahmin ettiğim bir adamın karşHia^1^ lun demir parmaklıklı kapılarını açtığını gördüm. Artık eğjfjv °,rb' devam etmem imkânsızdı, ama oturduğum yerden seyrede^' dirn üniversite öğrencilerini. İlk dersin başlamasına bir üg r olmalıydı. Şimdilik giden gelen yoktu. Kendimi düşünmeme^ cek bir zaman vardı önümde. Verdiğim karan ve bunun alt®^ kalkıp kalkamayacağımı düşünmeye başladım. Ailemin evinegi decektim! Kapıyı çalıp bekleyecektim. Babamm, annemin, ¿2 kardeşimin hâlâ hayatta olduklarına ve beni beklediklerine kej. dimi inandırmaya çalışıyordum. Eğer bulamazsam hiçbirini, eğer birkaç saatliğine de olsa dışan çıktıklan için çaldığım kapı açık mazsa, biliyordum pes edip gideceğimi, bir daha dönmemek üzere... Bir tatil olduğunu düşünüyordum yolculuğumun. Bir tatile çıkmıştım ben. Ve geri dönüyordum. Sadece, replika iphone 7 sekiz yıl yaşlanmıştı vücudum ile yüzüm. Beni kabul edeceklerini hayal etmekten, ümit etmekten başka bir seçeneğim yoktu. Ne yapamam yapayım, beni sevmeye devam edecek insanların, ailem olduğunu tekrar ediyordum kendime, buluşmamızın trajediye dönüşmeyecek olmasına inanabilmek
Sütün bütün pislikleri temizlediğine inanırdım çocukken. Her gizli gizli içtiğim sigara ve içkiden sonra süt içerdim. Annemi beni tanıyabilmesi için ağzımın süt kokmasını isterdim. Eğer benim yüzümden ailemin bir ferdine herhangi bir fiziksel rahat® Ufe geldiyse, kendimi bunu öğrendiğim anda öldüreceğine karar v«Tek istediğim unutmaktı. Yaptıklarımı, geçmişi, ha şeyi. Sevebileceği ,u hissediyordum, insanları. Normal bir insan gi çMıfip para kazanabileceğimi .. Sonra umutsuzluk birden gözya-idonüşüyürdif. Birkaç damla döküyordum, cama sıçrayan iüişnr, diyordum Hiçbirini bulamayacaksın. Babam ölmüş,H »i üetirffMiş, kız
k kadar kalabalık geliyordu üzerime. & fÜTk"^yae korkuyordum, dövmelerimi göreceğim GÖn,İZ görse kaç saat ağlar diye hesaplamaya çalışıyordum. İÎiîe yaramamıştı. Bak» kadar kirletmişti boğazımı ve aklımı... »hayatımın sonuna kadar otel odasmda da kalamazdım. Bel-yanımdaki para, bir yıl boyunca bu yatakta yatmama yeterdi peki ya sonra? Utanıyordum kendimden. Boyumdan bin kez büyük bir utanç vardı odanın içinde. Her yeri, duvardaki çatlaklara kadar öylesine doldurmuştu ki, tek bir oksyen zerresi kalmamıştı içeride. Nefes alamadım. Kayra beni böyle görse, gerçek duygular doğurduğuma, ağladığıma tanık olsa mutlaka ateş ederdi üzerime. Çünkü gizli anlaşmamız zihinsel ölüm efsanesiyle son bulacaktı. Ve ben ihanet etmiştim! Tıpkı aileme ettiğim gibi. Zihinlerimizi boşaltıp öldürecektik, günü geldiğinde. Çok büyük bir hayaldi. Ama şimdi ben, böylesine bir ölüm için değil varlığımı, dünyayı bile umursamamam gerekirken, annemin dövmelerimi görünce ne kadar üzüleceğini düşünüyordum! Yeniden bir insan ö ; bir sekiz yılımı daha alacakmış gibi bakıyordu bana. replika iphone 7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder