Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon,dan islam bilgileri73

 replika telefonlar


replika telefon,dan islam bilgileri73 bugün replika telefon sizin icin islam yazılarını sizlere sunuyor replika telefon cok calıstı ve bu yaıları hazırladı replika telefon diyorki Şunu iyi bilmeli ki, herhangi bir sözde, âlimler ile sofıyye arasında uygunsuzluk bulunursa, iyi ve ince düşünülünce, âlimlerin haklı ve doğru olduğu görülüyor. Bunun sebebi, âlimler Peygamberlere «aleyhimüssalevâtü vetteslîmât» tâbi’ oldukları için, onların Peygamberlik derecelerine ve o derecelerin ilmlerine bakıyor. Bilgilerini, oradan alıyorlar. Sofiler ise. Peygamberlerin evliyâlık derecelerine ve buradaki ma’rifetlere bakıyorlar. Peygamberlik derecesinden alınan ilmler, evliyâlık derecelerinden alınan ilmlerden, elbette dâha doğrudur. Bu sözlerimi dahâ geniş, dahâ derin olarak, aklı, ilmi yüksek, hakikatleri anlamış, Allahü teâlânın rahmetlerine ve feyzlerine kavuşmuş, kıymetli oğlum, Muhammed Sâdıka yazdığım mektûbda [iki-yüzaltmışıncı mektûb] bildirdim. Arzu eden, oradan okusun! [Mürşid-i kâmiller, ictihâd derecesinde yüksek âlim oldukları için, hem ilm, hem de ma’rifet sâhibidirler. Ya’nî (Zül-Cenâhayn) dırlar].ÎMÂN : Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında, dinden olduğu, ya’nî inanılması lâzım olduğu, bildirilen şeyleri, kalbin tasdik etmesi, kabûl etmesi, inanması demekdir. Kalbin inandığını, dil ile söylemek de lâzımdır demişlerdir. [Fekat söylemek, îmânın kendisi olmayıp, kalbdeki îmânın bildirilmesidir. îmânı, özrsüz söylemiyen kâfir olur. İkrâh, ya’nî tehdîd ile, ya’nî ölüm veyâ bir uzvun kesilmesi ile veyâ şiddetli cân yakılmakla zorlanınca, imânını saklamak afv olur ve söylemiyen veyâ aksini söyliyen kâfir olmaz dediler. Bu eki (Milel-nihai) kitâbından aldık].
Kalbde îmân bulunduğuna alâmet, küfrden teberrî etmek, kaçın-makdır ve kâfırlikden, kâfirlere mahsûs olan şeylerden meselâ beline zünnâr bağlamak ve bunun gibi, kâfirlik alâmeti olan şeyleri kullan-makdan sakınmakdır. Küfrden teberrî demek, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemekdir. Kâfirler, kuvvetli, hâkim olup da, zararlarından korkulduğu zeman, kalbi ile sevmemek, korku olmadığı zeman, hem kalb, hem de her vâsıta ile karşı koymak lâzımdır.
âvet-i kerîmede, (Gökler yar.ld.g. ve Rablerinin emrlerini işitdikleri zeman) ve (Gökler, Allahü teâlânın emrlerini elbette yapar) ve bir ayct-ı kerîmede, (O gün gökler, elbette yarılır) buyuruyor. Bunlar pbı ayet-ı kerîmeler çok vardır. Bu kimseler, bilmiyor kı, muslıman olmak için, yaln"rtlime-i ,ehâci«i aöylcmck yetilmez In.anmak âz.m <^an şeylerin hepsine inanmak, tasdik etmek vc küfrden, ya m kııfre sebeb llL sözlerden ee işlerden uzaklaşmak ve kâfirlert sevmemek jslı-mân olmak için şartdır. İnsan, ancak bu suretle muslıman olur. Bu şart bulunmadıkça, müslimânlık olmaz.

Âhıreıde, dünyâdaki işlerden, suâl vc hesâb vardır. süs olan bir terâzî ve Sırât köprüsü demlen bir geçıd vardır. Bunları Muhbir-i sâdık «aleyhi ve alâ âlihıssalâtu

Peygamberlik ne demek olduğunu bılmıyen, ba zı cahillerin, bunlara inanmaması, bunların yok olmasını göstermez. Var olan şeyluk y_ . demek, kıymetsiz, boş söz olur. Peygamberlik

dedir. Peygamberlerin doğru sözlerim, akla uydurmağa çalışmak. Peygamberliğe inanmamak, güvenmemek olur Ahıret cambeılerc •.alcvhimü.ssalevâlü veileslîmat». akla danışmadan .aljt ¦> mak uvmak lâzımdır. Pevgamlx‘iiik makamı, aklın hududunun, .vıv;sesinin disında. üstündedir. Akl. eremediğı şeyleri, kcpdıne uynvyor^eum. Akl Pevgamberlere «aleyhimüssaleyâtu vetteslımat» uymadıkça yme’sek Jerccclerc çıkamaz, eremez. Uygun olmamak, ya m muhalif olmak başkadır, erememek, anlıyamamak başkadır. Çun ı, uyu . mak, ancak anladıkdan sonra olabilir.

Cennet ve Cehennem vardır. Kıyâmet günü, hesâbdan sonra, bir çokları Cennete gönderilecek, bir çoğu da, Cehennenıe Cennetin sevabı, ni’metleri ve Cehennemin azabı ebedidir sonsuz dur. Bunlar, Kur-ân-ı kerimde ve hadis-i

dedir. Muhyiddin-i Arabi «kuddıse sırruh» (Fusus) kitabında (Sonunda herkes rahmete kavuşacakdır) diyor ve kapladı) âyet-i kerimesini bildirip, (Kâfirler, Cehennemd ç kaLak, sonra Cehennem, bunlara serin ve râhat ateş dünyâda İbrahim aleyhisselâma selamet olmuşdu Allahıı tea az?b va-d etdiâi sözünden dönebilir) diyor, (Ehl-ı dilden, hıçktmse, kâfirlerin Cehennemde ebedi kalacağını söylemedi) diyerek, burada da doğru yoldan ayrılmakdadır. (Rahmetim herşeyi içine »IdO kerimesinin, dünyâda rahmetin, mü'mmlere ve kafirlere beraber Sunu g^terdiğini anlıyamadı. Âhıreıde, kâfirlere rahmetin zerresi bile yokdur. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı kerimde, bunu bildiriyor ve (Rahmetim herşeyi kaplamışdır) buyurdukdan sonra, (Rahmetim l»n-den korkup, haramlardan kaçanlar ve zekâtlarını verenler.Çünki, bu hâller, küfrden teberrî etmemekdir]. Zemanımız müslimânlarının çoğu, bu belâya yakalanmışdır. Âlimlerimizin bu sözüne göre, zemanımızda, Hindistandaki müslimân denilen insanların çoğu, Cehennemde ebedî azâb çekeceklerdir. Hâlbuki, Peygamberimiz «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdu ki, (Kalbinde zerre kadar îmânı olan, Cehennemde sonsuz olarak kalmıyacak, çıkarı-lacakdır). Sen, buna ne dersin?
Cevâb: Şöyle deriz ki, bir kimse, dinde inanılması lâzım olan şeylerden, bir danesine bile, inanmamış veya şübhe etmiş ise veyâ beğenmemiş ise, îmânı gider. Kâfir olur. Cehennemde ebedi yanacak-dır. Bir kimse, Kelime-i tevhîd söyleyip, bunun ma’nâsını kabûl eder, Muhammed «aleyhisselâm», Allahü teâlânm peygamberidir, her sözü, doğrudur, güzeldir deyip, ona uygun olmıyanlar yanlışdır, fenâdır diye inanırsa ve son nefesinde de öyle ölüp, âhırete, bu îmân ile giderse, bu kimse, kâfirlere mahsûs olan âdetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yapdıklarını yaparsa. Cehenneme girer. Amma, kalbinde,’ zerre kadar îmânı olduğu için, [ya’nî, bildirdiğimiz gibi, kısaca inandığı için] Cehennemde sonsuz kalmaz. [Kısaca inanmış olmak için, dinde inanılması lazım olan şeylerden birini işitince, şübhe etmeden inanması lâzımıdır]. Bu fakîr, birgün, bir hasta ziyâretine gitmişdim. Ölüm hâlinde idi. Kalbine teveccüh etdim. Kalbi kararmış idi. O zulmetin temizlenmesi için, çok uğraşdım. Fâide vermedi. Uzun zeman yokla-dıkdan sonra, o siyâhlıkların, kâfirlik bulaşıkları ve sıfatlan olduğu ve kâfirler ile ve küfr ile olan bağlılığından, berâberliğinden olduğu anlaşıldı. O kadar uğraşdığım hâlde, o zulmetler temizlenemedi. Bunların ancak, küfrün cezâsı olan. Cehennem ateşi ile temizleneceği anlaşıldı. Fekat, kalbinde zerrç kadar îmân nuru da görüldüğünden, bunun sâyesinde Cehennemden çıkarılacakdır. Hastayı bu hâlde görünce, cenâze nemâzını kılayım mı, diye düşünceye daldım. Kalbimi uzun zeman vokladıkdan sonra, kılmak lâzım olduğunu anladım. Demek ki, kalbinde îmân varken, [Zarûret olmadığı hâlde bile] kâfirlerledüşüp,kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenâze nemâzlannı kılmalıdır. Bunları kâfir bilmemelidir. Nitekim bu gibilere, bugün [Hindistânda] böyle yapılmakdadır. Bunların, îmânları sâyesinde Cehennemden çıkacaklarına inanmalıdır. Fekat, hiç îmânı olmıyanlara [Muhammed aleyhLsselâmın bir sözünü ve âdetini bile beğenmıyenlere] afv ve mağfiret yokdur ve küfrlerinin karşılığı olarak. Cehennem azâbında sonsuz kalacaklardır. [(İbni Âbidîn) beşinci cild dört-yüzseksenbirinci (481) sahîfeyi okuyunuz! Din düşmanlan, müslimânlan allatmak için, kâfirlerin âdetlerini, bayramlannı, müslimân âdeti, müsli-mânlann mübârek günü, diyerek, bunlann gâvurluk ve kâfirlik olduğunu örtmeğe uğraşırlarsa, genç ve sâf müslimânlar bunlara aldannaamalı-dır. Güvendikleri hâlis müslimânlara, nemâz kılan akrabâlarına, dînini bilen, baba dostlarına sorup öğrenmelidir. Çünki, bugün bütün dünyâda, gerek îmânı ve küfrü tanımakda, gerekse ibâdetleri doğru yapmakda, câhillik özr değildir. Dînini bilmediği için Adanan, Cehennemden kurtulamıyacakdır. Allahü teâlâ bugün, dînim dünyânın her tarafına duyurmuş, îmânı, h^âli, harâmı, farzlan öğrenmek pek kolaylaşmışdır. Bunları, lüzûmu kadar öğrenmek farzdır].
Hulâsa, kâfirlerin, âdet ve merâsimlerine katılanda, zerre kadar îmân varsa, [ya’nî kalbinden, kelime-i tevhidin ma’nâsına, kısaca inanmış ise ve îmânı gideren bir iş ve sözde bulunmadı ise] Cehennem azâbı.ı girecek ise de. Cehennemde ebedî kalmıyacakdır. imanı olanlardan büyük günâh işleyen [ve tevbe etmeden ölen] lere gelince, Allahü teâlâ, bu günâhları isterse afv eder, isterse günâhı temizleninceye kadar. Cehennemde azâb eder. Bu fakirin anladığına göre. Cehennem azâbı ister sonsuz olsun, ister bir zeman olsun, küfr için ve küfr sıfatlan ve bulaşıklıklan içindir. Küfrden teberrî eden, kaçınan, îmân .sâhiblerinin yapdıkları büyük günâhlar, yâ, îrnânları hürmetine, cenâb-ı Hakkın merhameti ile veyâ tevbe etmeleri ile veyâ şelâ’ate kavuşmaları ile afv olunur. Böyle afv olmıyanlar, dünyâ sıkıntıları ye derdleri ile veyâ son nefesde cân verirken, çekecekleri phmetler ile temizlenir. Bunlarla da temizlenmezse, ba’zıları kabr apbı çekrnekle afva kavuşur. Ba’zıları ise, kabr azâbı ve sıkıntılan ve kıyâmet gününün şiddetleri ile afv olunup, günâhları biter ve Cehennem a^bı ile temiz-İenmeğe lüzum kalmaz. Nitekim, Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerîmde, En’âm sûresi, seksenikinci [82] âyetinde, (îmân edip de îmânlannı şiA ile bulaşdırmıyanlar, Cehennemde ebedî kalmakdan emindirler. Onlar için, bu korku yokdur) buyuruyor ki, sözümüzün doğru olduğunu göster-mekdedir. Çünki, burada (/ulm), şirk demekdir. Herşeyin doğrusunu, ancak Allahü teâlâ bilir.
Süâl: Allahü teâlâ, küfrden başka, ba’zı günâhları işliyenlerin de Cehenneme gireceklerini bildiriyor. Meselâ, bir mü’mını, bile bile öldürenin cezâsı Cehennemde sonsuz kalmakdır, buyuruyor. Peygamberimiz «sallallahü aleyhi ve sellem»: (Bir nemâzı bile bile, vaktinde kılmayıp, kaza edene. Cehennemde bir Hukbe azâb edeceklerdir) buyuruyor. [Bir Hukbe, seksen âhıret senesi demekdir]. O halde. Cehennem azâbı, yalnız kâfirlere değildir, denilirse, cevâb veririz kı. Cehennem azâbı, müslimân öldürmenin, harâm olmasına aldırış etmiyen, halâl diyerek öldüren içindir.replika telefon sundu.



replika telefon

replika telefonlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder