Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon ve insan ile mahşer60

 replika telefon


replika telefon ve insan ile mahşer60 sizlere bugün replika telefonlar yazılarını yzdı ve replika telefon diyokri Bu odada cam vazolarda ölü çiçekler vardı. Uçuk pembe, gm bulunduğu gri bir halı vardı. Yoldan aşağı, çitin ötesindeki bakan zarif kavisli bir pencere bulunuyordu. Carla, köşede),  asyonu'nun inşa edilmesinin hemen ardından Peter’ın başım,,'^ î^ili yaptırmıştı. Çitin daha hızlı bitmesini sağlamak Bacına ulaşmasını sağlayacaksa annesinin radyoaktif g,,j^ ağını düşündü Frannie. Çitin bitmeye yakın olduğuny .^ |%ın sitemleri de azalmıştı. Muhtemelen birkaç yıl sonjj kıt istasyonunu tamamen görüş alanındanne yapılmış bu saldırıdan kurtulur ve annesi ada iri yeşil yaprak ve rengi neredeyse halıdaki gülh:. abe çiçek desenleri vardı. Amerikan tarzı eskitnıf,
«, genel görünümü tamamlıyordu. Bir huş ağacıkiiiiiL. r üzerinde yıllardır durmakta olduğu süs amaçlu® zerresi bile dokunmamıştı. Frannie kütüğünb® tkûruııııış olduğunu ve yakıldığı takdirde gazetek| plîşÖadü. Kütüğün üzerinde, neredeyse bir çocuğıınç l^dâr büyük bir tencere vardı. Tencere, Frannie’ninHi «îndenkalmıştı ve sonsuza kadar o kütüğün üzerindeı Üii® öbi kısmında ise resmi tamamlayan
Hatırladığı en eski anılardan biri, pembe gül desenli gri halıya çişini yapmasıydı. Galiba üç yaşlarındaydı, tuvalet eğitimi alalı fazla olmamıştı muhtemelen. Salona da herhangi bir kaza olabileceği düşüncesiyle özel günler dışında girmesine izin verilmemişti büyük ihtimalle. Ama her nasılsa o gün girmişti ve annesinin dUşünülemeyen gerçekleşmeden önce onu yerden kaldırma amacıyla sadece koşarak değil, depar atarak ona doğru gelişini görmek, düşünüle.neyenin gerçekleşmesine sebep olmuştu. Mesanesi boşalmış ve gri halının oturduğu bölümde koyu griye döndüğünü gören annesi çığlığı basmıştı. Leke sonunda çıkmıştı, ama halı bunun için acaba kaç kere sabırla şampuanla silinmişti? Tanrı biliyor olabilirdi; Frannie Goldsmith'in bilmediği muhakkaktı.
Annesinin Frannie ve Norman Burstein’i ahırda, kıyafetleri şirin birer yığın halinde bir saman balyasının üzerine konmuş halde birbirlerinin bedenini keşfederken bulduktan sonra onu karşısına alıp, sert bir tavırla, açık bir dille, uzun uzun konuşması da salonda gerçekleşmişti. Eski saatten ağırbaşlı tik taklar yayılırken Frannie’yi 1. Karayolu üzerinde bir aşağı bir yukarı çırılçıplak halde yürütse hoşuna gidip gitmeyeceğini sormuştu. Nasıl olurdu? O sırada altı yaşında olan Frannie gözyaşlarına boğulmuş ama her nasılsa bu fikrin yaratması muhtemel olan histeriden kaçınmayı başarabilmişti.
On yaşındayken omzu üzerinden Georgette McGuire’a bir şeyler söylemek üzere başını çevirdiği için önünü göremeyip bisikletiyle posta kutusuna toslamıştı. Başı yaralanmış, burnu kanamış, her iki dizi de parçalanmış ve şok geçirdiği için benzi birkaç dakika boyunca sararmıştı. Kendine geldiğinde dökülen kanın miktarını görüp, korkuyla ağlamaya başlamış ve sendeleyerek eve yürümüştü. Aslında doğruca babasına giderdi, ama babası o saaüe işte olduğu için annesinin Bayan Venner ve Bayan Prynne’e çay ikram ettiği salona gitmişti. Çık dışarı, diye bağırmıştı annesi ve hemen ardından yanma koşup ona sarılmıştı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan, ahhrannie, ah canım, ne oldu, zavallı hurinin. diyordu. Ama onu avutmaya çalışırken bile kanlarım rahatça bulaştırabileceği mutfağa doğru götürüyordu ve f rannie o ;:ün annesinin ağzından çıkan ilk sözlerin, ah Fran-'w, değil. ç;i dışarı, olu.şunu hiçbir zaman unutmamıştı. Annesinin ilk : s kurak mevsimin sonsuza dek hükmettiği, kan bulaşmasına izin
v.n»-n salon olmuştu, «ayan rrynne ae n-v unu.mam.,
*,kü Frannic, kadının suratındaki ifadeyi gözyaşlarına rağmen m,sn'. Bayan Pr)'nnc o günden sonra annesini nadiren arar olniu.,
’ lise birinci sınıfta karnesinde bir kırık notu vardı ve elbette l nuyıı konuşmak üzere annesi tarafından salona çağrılmıştı. senesinde derste yazıştığı için üç kere ceza al m ı ş ve bu konu da ay^, ^ -1 de salona çağrılmıştı. Frannie’nin her naşı Isa her seferinde biraz J K’ ğuna karar verilen tutkuları; sonunda değmeyeceğine inanılan |.;flankorluk, mızmızlanma ve şımarıklık olduğuna kanaat getirilen 1^ hep salonda tartışılmıştı.
Ağabeyinin kokuları etrafa yayılan güller, krizantemler ve vadid^^ Izambaklaıia çevrili tabutu, poker suratlı saat kurak dönemde tikt^^ '"“evam ederken yine bu salonda, yüksek bir sehpanın üstünde dum,„, ^Hamilesin," dedi Carla Goldsmith ikinci kez.
t anne.” Ağzı kupkuruydu, ama kendine dudaklarını yala,),j ıcekti. Onun yerine sıkıca birbirine bastırdı. Babamın çai^,^ hbmı:ı elbiseli küçük bir kız var ve kahkahalar atarak hirjn nifl/üe edilmiş masanın altına saklanmış veya sıyrılmış^j, \ne çekip, sırtını hin çekmeceli büyük dolaba yaslamış y orada olacak. Çok mutlu bir kız. Ama annemin salona fbir köpek gibi tutmayı beceremeyen çok daha küçük bir k, a bir köpek yavrusu gibi. Ve ben aksini ne kadar dileseni i filonda kalacak.
nnie,”dedi annesi hızlı hızlı konuşarak. GücenmişbakİR ^'r (ilini yanağına götürdü. “Nasıl oldu bu?” plin sorduğu soruydu. Kanını beynine çıkaran buydu; on i sornıaşi^^
^'Çocuk anîg|j olduğuna göre bu sorunun cevabını bilmem
bir kadındı. Gergin anlarında daima yaptığı gibi şömineye yürüdü. Çak-nıakıaşlı tüfeğin altında, şömine rafının üzerinde bir kupür defteri vardı. Carla amatörce bir soyağacı çıkarıyordu ve bütün sülalesi o defterdeydi... en azından bilinen en eski atasının isimsiz Londralılar kalabalığından sıyrılıp, çok eski kilise kayıtlarına Merton Downs, Freemason olarak geçtiği 1638’e kadar uzanan kısmı oradaydı. Soyağacı dört yıl önce New England Soy Uz-ınanı'ndA yayımlanmış, derleyen olarak Carla’nın ismi belirtilmişti.
Şimdi, parmağını büyük güçlüklerle toplanmış isimler üzerinde gezdiriyordu. Kimsenin tecavüz edemeyeceği güvenli bir sığınak gibiydi. Acaba isimler arasında bir hırsız var mıydı, diye düşündü Frannie. Veya alkolikler? Bekâr anneler?
“Babanla bana böyle bir şeyi nasıl yaparsın?” diye sordu sonunda. “Şu Jesse denen çocuktan mı?”
"Evet. Bebeğin babası Jesse.”
Carla bu cevap üzerine olduğu yerde hafifçe büzüldü.
"Nasd yapabildin?” diye sordu tekrar. “Seni doğru bir şekilde yetiş-lirnıek için elimizden geleni yaptık. Bu... bu...”
Ellerini yüzüne götürüp, ağlamaya başladı.
"Nasıl yapabildin?” diye bağırdı. “Senin için tüm yaptıklarımdan .sonra böyle mi teşekkür ediyorsun? Gidip bir fahişe gibi oğlanın tekiyle oynaşman için mi yetiştirdik seni? Kötü kız! Seni kötü kız!”
Destek almak için şömine rafına dayanarak hıçkırıklara boğuldu. Bir I' eli gözlerinin üzerindeydi, diğeriyse kupür defterinin yeşil kabı üzerinde bir oraya bir buraya gidiyordu. Büyük saat tik taklara devam ediyordu. “Anne...”
"Konuşma benimle! Yeterince konuştun!”
Frannie sırtını dikleştirerek ayağa kalktı. Bacakları birer tahta parçasına dönmüş gibiydi ve titriyorlardı. Kendi gözyaşları, pınarlarından akmaya başlamıştı, arna engel olmaya çalışmadı; replika telefon bu odanın onu bir kez daha mağlup etmesine izin vermeyecekti. “Gidiyorum.”
Soframızda yemek yedin!” diye aniden bağırdı Carla. replika satışı “Seni sevdik... sana destek olduk... karşılığında aldığımıza bak! Kötü kız! Kötü kız!” Gözyaşları yüzünden önünü göremeyen Frannie tökezledi. Sağ ayağı sol bileğine taklidi. Dengesini kaybetti ve ellerini açarak yere düştü.
yan (urafını sehpaya çarprı ve bir eliyle çiçek dolu vazoyu, vı'nii. Vazo kırılmadı, ama içindeki su halıya dökülerek daliJ da koyulajiırdı.
•Şuraya hak!" diye bağırdı Carla neredeyse zafer kazaritu (onuyla. Ağladığı için makyajı çıkmış, gözlerinin altı simsiya(^'^''i' Perişan ve yarı delirmiş görünüyordu. “Şuraya bak, halıyı mahv^jN yükannenin halısı...
Frannic sersemce yere oturup, başını ovuşturdu. Hâlâ ağhy^^ sine dökülenin sadece su olduğunu söylemek istiyordu, ama sinj {üsttü ve emin olamıyordu. Gerçekten sadece su muydu? Yo^'-* :.'|rwydı? Hangisiydi?
Carla Goldsmith yine o korkutucu hızla hareket ederek vazoy^^ tidı veFrannie’nin suratına doğru salladı. “Bir sonraki hamlen^j,
littiiimefendi? Burada kalmaya mı niyetlisin? Bütün kasabada,,
I^^ajırkcn seni beslememizi ve yatacak yer sunmamızı mı üiba öyle. Olmaz! Olamaz! Buna izin veremem!
rada kalmak istemiyorum,” diye mırıldandı Frannie. “kj|' tt:sandın?”
‘ye gideceksin? Onunla mı gideceksin? Hiç sanmıyorum." ifun Dorchester’a, Debbie Smith’in veya Somersvvorth’e. Hsı’jo yanına." Frannie yavaşça kendini toparladı ve ayağa kalktı ü lamaoda sinirlenmeye başlamıştı. “Seni ilgilendirmez aslında dirmez mi?” diye tekrarladı vazoyu hâlâ elinde tutan C; liştı. “Beni ilgilendirmez mi? Çatımın altında yaptıkların ;,öyle mi? Seni nankör küçük orospu!’'’ e’ye sert bir tokat attı. Frannie’nin başı geri savruldu. Kai bp, annesine inanmaz gözlerle bakarak yanağını ovuşiuı
bir okulda okutmamıza böyle mi teşekkür ediyorsun, Hı^j^raya .seren acımasız bir sırıtışla. “Şimdiyse aslü isifl. Oiiuula evlendikten sonra...”replika telefon sundu yarın devam edecegiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder