Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon ve insan tarihcesi bilgi

replika telefon ve insan tarihcesi bilgi
 replika

 replika telefon

 replika telefonlar

 kopya cep telefonu

 replika

 replika telefon

 replika teleofn

 replika

replika telefon ve insan tarihcesi bilgi Bir ara masaya o gece Türkuaz’da yemeye gelen bir ailenin on yaşlarında bir kız çocuğu elinde bir demet menekşeyle masaya geldi, çok güzel bakan gözleriyle ve çök zarif bir şekilde çiçekleri Atatürk’e verdi. Atatürk bir an çok şaşırdı ama gülümsemesin* den, yüzünün hatlarından çok keyiflendiğini görüyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam o an yanında Nuri Conker oturuyordu. Atatürk küçük kızın elinden tuttu yanma çekti ve “Adın ne?” diye sordu. Küçük kız gülerek “Leyla” deyince, Atatürk yanındaki Nuri Con-ker’e döndü ve “Nuri, Nuri, bu güzel kızın Mecnun’u olmak isterdim” demişti. O, güzel olan her şeyi çok severdi.
Yine bir tarihte İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’ndayız. O sıralar dil mevzularında meşguliyeti çok fazla, yine o mevzuuyla ilgili yoğun bir çalışma içinde. Ben de herhangi bir isteği olabileceği için odadayım. Bir ara Paşa dalgın dalgın çalışırken ben de, herhalde boşluktan istifade, sarayın penceresi önünde denize bakmaktayım. Dışarıda müthiş bir lodos var, o kadar ki lodosun şiddetinden denizin dalgalan sarayın rıhtımım aşıyor merdivenlere kadar dalgalar vuruyor.
Tam bu seyir esnasmda küçük bir sandalı, denizde sağa sola yalpalarken gördüm ve içimden “Yahu ne cesaret, adama bak bu lodosta denize çıkmış” diye düşünürken birdenbire sandal denizde alabora olmaz mı? O heyecan ve telaşla “sandal devrildi, adam gitti Paşam” diye bağırmışım. Atatürk bu benim bağırışımla birlikte heyecanla ayağa kalktı ve benim yanıma gelerek pencereden denize baktı. Alabora olmuş sandalda, kayıkçı denize düşmüş ve sandalın bir kenarına tutunmuş can derdiyle denizin dalgalarıyla boğuşmakta olduğunu gördü ve bana pencereyi açtıra-
Igik, noktadaki polis memuruna “Denizde adam var, derhal kurta-■fcurtarm adamı” replika diye bağırarak emir verdi. Sonra bana döne-^buk, hâlâ duruyorsun Nuri, koş adamı kurtarsınlar” H^kde derhal koşa koşa aşağıya indim; fakat neyle Rlfeftş şaşkın şaşkın bir şeyler söyleyerek koşturu-y salıyor, tam bir curcunadır gidip geliyor.
İlgili nakliye motorlarından biri oradan geç-H^Httarak motoru ikaz ettiler ve motor hemen ||kdoğru yavaş yavaş gelerek yanaştı ve alarak, sarayın rıhtımına ka-karga tulumba dışarıya aldık
(atılmıştı. Zamanın âlimlerinin toplanmasını emir buyjjl hepsini tek tek Atatürk tespit etmişti. Tabii bu hususta da,^’ lışrnasında yanında olan beni, bu çalışmalarının hep, a®J içinde tuttu. Zaman zaman Atatürk’ün katılmadığı topl®my| çalışmalara ben de pek gitmek, katılmak istemezdim. Çünto âlimler, kendilerine nazaran biraz cahil bulduklarını, pek açılmaya cesaret etmeseler de, zaman zaman istihzalı sözlerle|j| ima ederlerdi. Bu da beni incitirdi, ama tek laf veya harekettejj Ummaz, sadece bana verilen görevi yapardım. Zaten çalışmal®| çoğunu Atatürk bana dikte ettirirdi.
Bir gün beni saraym çalışma odasına çağırttı; gittim, Nuri,ü| nim katılmadığım dil çalışmalarına sen de pek katılmıyor, hastaS . vs. bahanelerde bulunuyormuşsun, hayır deme, İbrahim fe
na her şeyi anlattı. Bundan sonra her çalışmaya sen de girecekti, ben olayım veya olmayayım, kesinlikle bu bir emirdir ona göre,fe mam mı?” demesiyle kıpkırmızı oluverdim. Bir iki yutkunup ,es9 'etlenerek “Paşam, sizin emirleriniz her zaman benim ve arkadaş anam için başımızın üstündedir.:öl deseniz de anmda içincf
ımızı veririz, ama bu beyefendiler beni biraz hakir görüyoris erçi haklılar, benim onlar kadar yüksek tahsil terbiyem, tecri m, bilgim belki yok, ama ben de çok okuyor, çok çalışıyorum ete çalışmalarım da zaten hep bana yaptırıyorlar, elimden geld ce çalışıyorum. Bu sebeple siz olmadığınızda katılmak W aden gelmiyordu. Zaten onlar da beni bu olmadın ılara hiç çağırtmıyorlardı. Bu sebep
¡¡I Odadan nasıl çıktığımı bilemeden doğru içeriye, arkadaşlarımın yanma gittim. Bulur bulmaz Sofracıbaşı İbrahim’e “Aşkolsun İbra-himciğim, benim için Paşa’ya neler söylemişsin” dememe firsat vermeden, kendisi hemen yanıma geldi, boynuma sarıldı ve - Nuri kar-deşim. bu bir dedikodu falan değildi, senin nasıl zeki, çalışkan ve de bilgili olarak bu yeni Türkçe dil çalışmalarına katkıda bulunduğunu Kepimiz çok iyi biliyor ve görüyoruz. Âlimlerin senden pek hoşlan-Uladıkları, seni hor gördükleri de meydanda Sana gelecek her laf bize de gelmiş sayılır, öyle değil mi? Sen de bana öyle yapsalardı, ghemen Ata’ya gidip anlatmaz, beni müdafaa etmez miydin? Ben de işte arkadaşlarımla görüşüp, karar aldıktan sonra geçen akşam yemekten sonra Paşa’ya bir bir anlattım. O da dikkatle replika telefonlar dinledi ve bitirince de bana dönerek, “Ya, demek böyle; ben de Nuri neden ara sıra toplantılara katılmıyor, dikte çalışmalarında bulunmuyor diye merak ediyordum, hatta çağırıp biraz da haşlayacaktım, iyi oldu İbrahim, aferin sana. Ben size inanıyorum, şimdi çağırır onunla konuşurum” dedi “işte o sebeple de seni çağırttı. Yanlış mı yaptık, kardeşim?” deyince ben de hemen sarıldım ve “Yanlış yapar mısın, kardeşim sağ ol, ama keşke bana da bir nebze söyleseydin de bu kadar çok şaşırmasaydım” diyerek bu olaya noktayı koyduk.
Ondan sonra artık ne oldu bilemem, âlim beyefendiler her toplantı ve çalışmadan evvel özel kalemle bana haber gönderterek tüm çalışmalara katılmamı sağladılar. Ben de hepsine çok şükür, Allah sağlık verdi katıldım, çalıştım, yazdım, okudum, dikte ettim.
Sonunda tüm âlimlerin ve de bakanlar kurulunun tasdiki, meclisin kabulüyle Yeni Türk Harfleri Kanunu kabul edildi ve çetrefilli, yazması, okuması, anlatılması, anlaşılması zor harfler gitti yerine modem Türkiye’nin modem yeni Türkçe alfabesinin yen harfleri geldi.
Ankara’ya döndük. Atatürk özel kalem vasıtasıyla Riyaset Cumhur Orkestrası Şefi Miralay Zeki Bey’in çağırtılmasım istec Derhal talimatı yerine getirildi ve Zeki Bey alelacele bulundu 1 köşke getirildi.
Atatürk şefi köşkün kapısmda karşıladı, iki sandalye iste * * •" ur7.t±iri Bey, gel bakalım biraz oturup sohbet e<
çeldiğimde Atatürk yeni hat İleri ağzıvl/ı f«*fc <<»»> ■ de mır mır bir şeyler minldanıyordu. Şaşırdım, n,< i>|ur ’V Bana döndü ve ‘‘Zeki Bey’i al, çalışma odasına gidin, o nr','^ ceğini biliyor” dedi. Zeki Bey’e teşekkür etti ve ayrıldı. , Zeki Bey’le çalışma odasına gittik, istediği şeyleri verdimi# meraktaydım. Zeki Bey’e “Hocanı, Paşamız ne istedi, ne (W diye sordum. Zeki Bey gülerek “Paşanı Alfabe Marşı bestelen^ istedi, ona çalışıp bir beste yapacağını. Bir halta mühlet çalışıp hazırlanıp geleceğim” deyince kulaklarıma inanamaıltı Allahım yarabbi, kimin akima gelirdi bu Alfabe Marşı? kaldım ve kendisini arkadaşlarımla uğurladım.
Akşam Paşa beni çağırtmış, hemen gittim. Kütüphanede^-: “Zeki Bey’i niye çağırttım biliyor musun, Nuri' dedi. “Evet ft şartı, Zeki Bey anlattı” deyince “Bak oğlum, en iyi öğrenme kulak la olur, tekrarla olur. Bu marşı Zeki Bey biliyorum çok iyi besteleyecek ve ben de her yerde çaldıracağım” dedi.
Nitekim bir hafta sonra Zeki Bey geldi. Elinde Alfabe Marştın» notaları replika telefon hazırlanmıştı. Çalışma odasına geçildi ve Zeki Bey nota ve makamı ile Alfabe Marştım okumaya başladı. Bitince Atatürk eliyle alkış tuttu ve “Aferin Zeki Bey, aferin, işte bu kadar gte! olur. Şimdi bir de bandoyla birkaç gün çalışın ve gelin” dedi.
Birkaç gün sonra bando geldi ve Zeki Öey’in şefliğinde mütMş bir Alfabe Marşı çalmaya başladı. (A, O, U, 1>(E. ö, Ü, 1>(B, C, Çr D, F)-(G, H, J, K, L)-(M, N, P, R, S) - ÇŞ, X V, Yf Z)
Birkaç kere peş peşe çaldırdı ve zevkle dinledi. Dinlerken akk ğı keyif gözlerinden okunuyordu. Biz de aynı mutluluğu, keyfi onunla paylaşıyorduk. Bir ara baktım başta İbrahim olmak üzere benim ve tüm arkadaşlarımızın gözleri dolmuştu. Dokunsalar ağlayacak duruma gelmiştik.
AMauuu, «»e «^«oıyciı, bu ne pratik zekâydı. Halkını, imatum nasıl iyi tanıyor ve onları nasıl çok seviyordu.
Bu marş günlerce Meclis bahçesinde Kızılay Meydanı nda her gün akşamüstleri ve akşamları bando eşliğiyle güm güm çalındı ye söylendi.
Ankara halkı marşı o kadar benimsemişti ki sokakta dolaşan hal km ağzına adeta sakız olmuştu bu marş. Sonra da tüm yurda da yayıldı ve marşla birlikte alfabe de Türk insanının aklına yerleşti.
Bilahare okullarımızda yavrularımızın beyinlerine yerleşti. Türk gençliği Atası sayesinde o eski kargacık burgacık anlaşılması, anlatması zor harfler yerine alfabesine, Yeni Türkçe’ye kavuştu ve bu günlere kad
İstanbul’da da ilk Türk harfleri, 09.08.1928 tarihinde İstanbul’da Saraybumu Parkı’nda tertiplenen çok büyük bir şenlikle halka ilk defa tamtümıştı. Bu tanıtımla ilgili olarak vermiş olduğu ilk Türk harfleri nutku, İstanbullular tarafından fevkalade ilgiyle karşılanmıştı. Bu nutkunun bir yerinde İstanbullulara, “Bu yeni harfleri öğrenmekle siz beni, bende sizleri daha iyi tanıyacak ve Türk halkı olarak birbirimizle çok daha iyi anlaşacağız” demesi büyük alkışlarla karşüanmıştı.
O gün Saraybumu’nda bu Türkçe okuma nutkuna zaman zaman da milletvekili Falih Rıfkı Bey’de katılarak, katkıda bulunmuştu.
Atatürk, nutku bitirdikten sonra, Gülhane Parkı’nda devam eden bu şenliklere replika samsung s8 edge katılan halkın arasında, adeta onlardan biri ılarak iştirak etmişti. Hatta bir ara, bir kadeh içkiyi de eline alacak, etrafına toplanan halkına, “Bu içkiyi bundan evvel gizli gizli çerek sizleri kandıran sahtekârlar gibi değil, işte açıkça hiç sak-amadan, içinizden biri gibi, bir vatandaş olarak içiyorum. Şerefi-üze!” diyerek kadehini kaldırıp içmesi, onun bu yeni harf refor-nundan ne denli mutlu olduğunun ve keyif aldığının ve de halkı-la karşı ne derece dürüst olduğunun açık bir göstergesidir.
Bu nutuktan sonra, 29 Ağustos 1928’de Dolmabahçe’de süferâ elçiler, sefirler) salonunda kara tahta önünde, yine Türk harfle i üzerine büyük bir toplantı yapılmıştı. Tüm devlet erkânının, di e bilim adamların
Bu çalışmalar ve toplantılardan sonra, yeni Türk mı, ÖL11.1928 tarihinde 28 harf olarak TBMM’de edildi 28 harfe bilahare Ğ de ilaveyle 20 harf olmu^^ Halkla beraber bizim köşk müstahdemi tüm ^ -V Köşk Yaverlik Dairesi önünde açık havada ders almay^j Büyük Önderin, Başöğretmen Atatürk'ün ve Beyni yardımcılığında on beşer kişilik gruplar teşkil e<^A ta ben ve de yanıma da birkaç arkadaşımı almak üzere \ lara öğretmek vazifesi de bize tevdi edildi. Günlerce başında bu arkadaşlara yeni harfleri, alfabeyi öğrettik, aır^A şi haricinde. Bunlardan biri, geri zekâlı Bekir Çavuş diğe3 Arap Nesip Efendi’ydi. Allah rahmet eylesin, ne yaptık ett^ J* maalesef bu ikisine öğretemedik. Hele çalışmalarda Nesip gidi öyle komik şeyler söylerdi ki, günlerce gülerdik.
Belli bir çalışma takviminden sonra diğer tüm gruplarla bİM te Atatürk bir gün sınav yaptı. Tek tek sordu, aldığı cevapla^ mutlu oldu ve kurs dağıldı. Sadece bahsettiğim Arap Nesip Efen. di ve geri zekâlı Bekir Çavuş dışında tüm köşkteki okuma ve ya& ma bilmeyen müstahdemlerin hepsi okuryazar oldu ve bize, Ata* türkfe yaşadıkları müddet zarfında hep dua ettiler.
Atatürk Arapça kökenli kelimelere karşı müthiş alerjisi vardı Arapça harfleri, eski hukuki terimleri, hiç kullanmak ve kullan dırmak istemezdi. O kadar ki, kendi adı Kemal’i bile Arapça ki kenh olduğu için değiştirmeyi düşünmüştü. Bu mevzuda kütü{ hanede bayağı kafa yorduğuna bizzat şahit olmuşumdur. “Kem* mı? Karna! mı?” diye kendi kendine konuşur, sorardı. Hatta b
ara Kamal adım kullanarak kendine az miktarda kart dahi bastı mış, ama pek kullanmamıştı. replika samsung s7 edge Bilahare 1934’teki yasayla aldı Atatürk soyadıma başına sadece K. Harfini koyarak K.Atatii olarak imzalarım atarak beyan edince hemen bu gece getirelim, diyerek bize talimatı verdi. Ben yanıma bir sivil polis memuru alıp motora atlayarak doğru adamın oturduğu Büyükada’ya hareket ettik. Aldığımız talimat, yaptığı en son çalışmaları da yanında getirmesiydi. Adaya varınca indik, adrese ulaştık, Beyefendiye Atatürk’ün talimatım ilettik. Çok şaşırdı, eli ayağına biraz dolaştı, ama Vali Bey’in tavassutunu filan anlatınca biraz rahatladı. Son çalışmaları neyse onları toparladı, giyindi, kuşandı, tekrar motora atladık doğru Florya.
Gelince içeri haber verdim, gelsin, buyursunlar talimatıyla ilim adamı bey salona girdi. Atatürk gayet ilgiyle karşıladı, oturttu, hal hatır sordu ve sonra da çalışmalarım görmek istedi. Daha ilk sayfalan açar açmaz ben kıyametin kopacağım adeta hissettim, zira tüm yazımlar Arap harfleriyle yazılmıştı. Nitekim Atatürk görür görmez, öyle bir hiddetlendi ki, Valiye dönerek “Yahu bu ne biçim büim adamı, hiç mi? bizim inkılâplarımızı takip etmiyor, benimsemiyor, biz boşuna mı bu yeni harfleri icat ettik. Yazık, çok yazık...” O kadar hiddetlenmişti ki, sofradakiler ve Vali de suspus olmuştu. Kim bilir, Vali bu adamı nereden davet ettirdim diye içinden kendi kendine kızıyordu. Misafir bilim adamı iyice büzülmüş vaziyette birkaç kelime ettiyse de, Atatürk bize doğru döndü ve “Alın götürün” dedi. Yine ben kibarca adamcağızı alıp, dışarı çıkardım ve tam motora binecekken İbrahim geldi ve “Biraz bekleyin” dedi. Şaşırdık, adamcağız ürktü. Birkaç dakika geçmedi ki Atatürk yanımıza geldi. O sinirli hali geçmiş, kopya cep telefonu gayet sakin ve olumlu bir şekilde adama dönerek “Biraz sert konuştum, kırılmadınız, değil mi? bu yeni harfler konusunda bayağı titiz davranmam gerekiyor. Sofrada bulunanlardan bir kısmına kopya cep telefonu da size replika iphone 7 plus davrandığım gibi sert uyanlarda bulunmuştum, o sebeple size aynı şekilde davranmam gerekiyordu, inanıyorum ki bu güzel çalışmalarınız yeni harflerimiz ve yeni Türkçemizle daha çok kıymet kazanacaktır” dedi ve omzunu okşadı, elini sıktı ve “Hadi hayı
: :<M; o kadar ki tek tek oluyor, gerekli tekrar oku.Fordu. Bir ara bana seslendi *Bay ne d^netot|^ musun? Dur, bekle, cevabîm ben vereyim. Saj?iî% İttirmeli^ insan, erkekdemektir. bayan da, aynı saygı ve hürmete |||||g kadın demektir Bundan böyle artık erkeklere bay. kartaıte^ bayan diye hitap O sarada içeri giren, ve
duıleyen Soffacıbaşınuz İbrahim sor istedi ve *PeM kacknkn^ yan dediğimizde hem madam hem matmazel ıtû olacak, Mtiıç zeîe de ayn bir hitap daha iyi olmaz mı Paşam? deyime Tb§| hım, belki haklısın, ama bir kadım evlenmeden önce ve da iki ayn insan saymak bence çağdışı bir olaydır. Bıığhnköı^ deniyetfce bu düşünülemez" dedi ve eline kalemi alarak Getiril erkek replika iphone 7 için bay .kadın için bayan denecek* Altık bey beyinşması L'Îfcrstracter» dergisinin 13 ekim 1928 tarihli kapağındaki fotoğraf1 (Solda, tahta başında yazan Nuri usa.)
Davet masalarda, bar bölümünde, tüm haşmetiyle sürüyordu, içkiler su gibi akıyordu. Belli bir zaman sonra Atatürk'ün tıyia misafirler yavaş yavaş büyük salona doğru yönlendirSdfcr,; herkes ne olduğımu bilemeden salonu doldurmaca başladı. fite son kişi de gelince, Atatürk oturduğu koltuktan ayağa kalktı, asiden ciddileşti, yüzü gerildi ve davetlilere dönerek “Şimdi tarihî \m olaya şahitlik edeceksiniz” dedi ve benim hazırladığım büfene gelerek perdenin ipini çekmesiyle koca kara tahta ve yansıda ben ortada kalıverdik. Tebeşiri eline aldı ve “Latin Alfabesinin itik harfi bu diye bağırarak A harfini tahtaya yazdı. Arkasındanda B-C-B diye devam ediyor ve tüm davetlilere de koro halinde tekrar ettiriyordu. Bu böyle bir müddet devam etti. Salonda o içMB. sesli eğlenceli hava, yerini büyük bir sessizliğe bırakmıştı. Sadece Atatürk’ün sesi ve harfler duyuluyordu. Müthiş bir manzaraydı İm 1ar bancılarsa önce biraz dinlediler, ama sonra akünuş alacaklar M dışarı çıkıp, sonra tekrar giriyor ve vaziyeti idare ediyoriardi.
Bilahare imtihan başladı. Tüm misafirleri, diplomadan tek tel ah taya davet ediyor Latin harfleriyle adlarım tahtaya yazmalar® stiyordu. Yazamayan olursa, bana işaret ediyor ve ben hemen y; averince hiç sesini çıkarmıyor, ama istihzah istihzait gülerek d am ettiriyordu. Adeta herkesi hipnotize etmişti, salonun fek imiydi. Saatler sonra Atatürk tekrar tahtanın haşana gekli, eSmi :i tebeşiri bıraktı ve başıyla selam vererek tanıtımım bitirdi Yioror»niar. misafirleri tekrar bara davet etti. Bu arada Mi '

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder