Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon ve insan tarihcesi bilgisi

replika telefon ve insan tarihcesi bilgisi
 replika

 replika

 replika

 replika

 replika

 replika

 replika

replika telefon ve insan tarihcesi bilgisi Atatürk ilini, mevzularda sofrada konuşma yaımiru. \ oturdukları mahalin tam karşında bulunan yazı tahtanJ** diklerinin yazılması için hemen hemen hep beni Akşam sofraya oturulunca ben de derhal elime tebeşiri tahtasının önüne geçer ve verilecek emri beklerdim.
Bir gece aynı durumda hazır beklerken aniden “Yaz Nuri, ser levha olarak Gerilla” diye emir buyurdular.
Ben söylediklerini aceleyle, ama dikkatlice yazıyor |gg|| kendileri de yazılanları okuyarak devam ediyorlardı. Bir uzun olan mevzuu yazmaktan parmaklarım adeta uyuşmuş,^ şiri tutamaz hale gelmiştim ki, vazifemin bittiğini ve Lstırah*^ mek üzere gidebileceğimi emir buyurdular.
Sofranın sağ taralında oturan merhum Kazım Özalp Paşa türk’e hitaben “Paşam, saat tuttum, tam dört saat çocuğa yaajst dildiniz” söylemine Paşa’run “Onlar benim, ülkemin çocukları p. nılmazlar” cevabırun büyük mutluluğu ile salonu terk ettim. Dana, ettirse sabaha kadar da yazardım. Çünkü o benim Atatürkıimdıı | Evet, Atatürk’ün sofrası bir ilim sofrasıydı. Orada menüetat millet meselesi hakkında düşünce ve fikirler konuşulur tarttşfc geç saatlere kadar konudan konuya geçilir ve vaktin nasıl replika geçli ğini biz dâhil hiç kimse anlayamazdı.
Gayet giizelkonuşan Atatürkümüzü herkes hepimiz ağzı açık hayranlıkla dinler ve daima onun konuşmasını, anlatmasını ane ederdik.
Tarih, dil ve aritmetik, geometri vb. gibi ilmi mevzularda söyle diklerini bir de karşısında tahtada görebilmesi için döner, m şamba yazı tahtaları yaptırılıp Dolmabahçe Sarayı, Florya Deni Köşkü ve Çankaya Köşkü’ne getirilirdi. Yazdırır, okutturur, tartış ıra; kısaca herkesin belleğine o konulan çıkmayacak şekildi erieşfirir ve de bundan büyük haz alırdı.
Bilerim uyuşiırdu, «uma onun emrini yerine gcümıclt m »muti Î hıumrunda söylediklerini yazmak, duymak bana guıur vetıpii Benim yazımın her hitanımdan sonra misafirlere dönerek “in. „t,
! ne güael yazıyor, değil mi?r diye beni onurlandirırdr Bu itibarla ne ayakta saatlerce durmanın ne de yazmmun yorgunluğunu tıir hissetmezdim.
Allalnm, keşke daha uzun yaşasaydı da ben de saatlerce, gnp terce yazsaydım, yazsaydım.
Atatürk’ün bu yazı tahtasını sıkça yeni adlar Verme çalışmak nnda da kullanırdı. Verilecek isimler yazılır, çizilir tekrar yazılır sonunda hakiki ve en doğru ismi bulunurdu.
En güzel misallerden Sus, Trak, Marakaz, Etrtisk, Tuban, Bu %-at ve Ülev gemilerinde bu isimleri Atatürk yazı tahtasında bana yazdırarak bulmuş ve tahtada birkaç kere bizzat okuyarak karar vermiştir. Zamanında başvekiline sipariş edilen bu gemilere bu isimlerin verilmesini emir buyurmuştu.
Yine Sıimerbank, Etibank, vs. gibi kuruluşlara da isimleri o y a zı tahtasında verilmişti.
SaJdıray, Baturay, Yıldıray deniz altılarına da yine isimleri Ata türk bizzat seçerek vermişti.
Atatürk bir gün kütüphanede çalışırken su ile alakalı bir mev-îuu üzerinde meşguldü. Önündeki lügatten de suya müteallik ke* imeleri bulup çıkanp, yüksek sesle söylemekteydi, Ben de tam .rkasında ve ayakta dikkatle dinliyor ve izliyordum. Başar, Bar !uk, sözleri henüz ağzından çıkmıştı ki ben “Baraj” diye söze kuştun. Başım hafifçe bana doğru çevirdi ve “Evet, tama» aferin uçuk” dedi.
Atatürk kütüphane de bu gibi mevzular üzerine çalıştıkları replika telefon za an ben hangi mevzuda çalışıldığını, neler gerektiğini, hangi Wi itin lazım olduğunu bilmek için kendisini çok dikkatle izlerdin Çünkü akşam sofrada o mevzuu arkadaşlarıyla görüşteki’ iten muhakkak gerekli notlan ve bilgileri isterdi. Ben de de
[otuntum ve de baraj kelimesi hakkımla
yazmaya, başladım. Merhum FSalih Rıfla da benim hararetli hararetli çalışmam başınun ucuna gelerek “Ne yapıyorsun Nuri” «¿TVİ kelimesi hakkında bir yazı kaleme alıyorum” Éllí Salona girip, sofrada yerine oturan merhum “fi. ’/‘C nda ‘Baraj’ hakkında bir yazı yazıyor” demesi f
“Derhal Nuri’yi çağırın” diye emir buyurunca, îçen»Nl| \ “Yazdıklarını al ve hemen yanıma gel” dedi
odaya girdim ve yanına gelerek kendilerine verdjj^^t Falih Rıfkı Bey’e de vererek bir iki noktasını tashih ferdası gün çıkacak Ulus Gazetesi’nde neşrini ve bir . tenin de benim elimle taallûkiyeti hasebiyle Ñaña tinkaya’ya vermemi emrettiler.
Yazının yanma Atatürk’ün kütüphane memuru diye ya^ m emir buyurdular.
Bende burada “Paşam, emir buyurursanız, kütüphane değil de, Atatürk’ün Kütüphanecisi, replika samsung s8 edge diye yazılmasını, çünks^ m ur kelimesini herhangi bir devlet memuru olarak aıdaşâı^ m, “Atatürk’ün kütüphanecisi” tabiri ise, hassaten size eden manasına geleceğini izah ettim, kabul ettiler.
Baraj ser levhalı yazının kenarında, yazan; Atatürk ün hanecisi Nuri Ulusu adı alfanda bu replika s8 edge yazıyı Ulus’ta neşrettinia Yazıyı büyük bir memnuniyetle Ulus’ta okuduktan sonra# hum Ali Çetinkaya’ya nakdi mükâfa
Bir gün eski arkadaşı, dostu, Doktoru Mim Kemal Öke Bey mişti. Önce sağlığı üzerinde bazı şeyler konuştular, sonra dil i zuu açıldı, yanlarında Dr.Ziya Bey de vardı.
Atatürk benden bazı tarih ve tıp kitapları istedi ve biraz sı aniden Mim Kemal Öke Bey’e dönerek, “Kemal, yahu sen bı çalışmaları hususunda beni pek dinlemiyor gibisin, gel bak seni bir imtihan edelim, bu dil mevzuunda ne çalışmalar van neler öğrenmişsin” deyiverince Doktor Bey sao
1 bizler bu hususta hekimler olarak fada bir çalış ma içerisinde ola-1 madik, esasında toplanıp bu mevzuda çalışmamız gerekir' deyin-I Ce Atatürk hemen durumu kavradı, ama hiç belli etmeden “O za-I man bu mevzuda hemen çalışmalara başlamanız gerekir diyerek I benden istediği tıp kitaplarım masaya koydu, ayrıca Fransızca lü* j gat istedi ve iki hekimi de yanına alarak, aşağı yukarı iki saat kadar, zaman zamanda beni de katarak, bayağı bir çalışma yaptılar.
Çalışmamızın sonuna doğru, Mim Kemal Bey’e “Yahu bu tıp tabirleri hakikaten çok replika samsung s7 edge çetrefilli; tarihe, coğrafyaya, Türkçeye pek benzemiyor. Haklıymışsın Kemal, ama bu demek değildir ki halledilemez. Tıpta da dilde öz Türkçeleştirmeye gitmemiz, halkımızı bu önemli mevzuda da eğitmemiz, öğretmemiz gerekir, değil mi?” dedikten hemen sonra odaya Sofracıbaşı İbrahim Bey geldi ve “Paşam sofranız hazır” deyince “Çalışma bitmiştir” diyerek misafirlerini sofraya davet etti.
Birkaç gün sonra Mim Kemal Bey bana “Nuri Bey, o gün imtihandan iyi kurtulduk, değil mi?” replika s7 edge diyerek ne denli heyecan duyduğundan, Atatürk’e mahcup olmak endişesinden bahsetmişti. Bu kadar eski arkadaş olmalarına rağmen aralarındaki saygı, sevgi hakikaten çok güzeldi.
Mim Kemal Bey’i nasıl severdi... Ölmeden bir gün evvel koma halindeyken, Berber Rıdvan’la yanındaydık, bir ara yatağında oturmak isteyince dışarıda olan Mim Kemal Bey’e, ne yapmamız gerektiğini sormak için Rıdvan’ı yollamıştım, ona “Biraz sonra beraberce kaldıralım” demiş. Nitekim birkaç dakika sonra geldiler, ama ben onları beklemeden daha evvel kaldırıp oturtmuştum İçeri girdiler şöyle bir baktı ve Mim Kemal Öke’ye hitaben “Ban: ne oluyor böyle” dedi ve sonra tekrar “Beni yatırın” dedi. Bu s< fer hep beraber güzelce yavaş yavaş yatırdık ve yarandan çıktı’ Bir ara biz dışarıdayken Rıdvan tekrar kontrol için yarana gjr ve çıkınca gelip bana “Nuri bana ne dedi, biliyor musun, ‘Mim ¥ nal’in burada bu saatte ne işi var?’ Ben de cevaben, ‘Efendim, < esine bir uğramış, gittiler’ cevabını verdim” demişti. O koma fendini kaybetmiş halinde dahi, onu tanıyor ve de durumum ;ü mü diye soruyor ve aynca da neden orada olduğunu sorg • - ^wp§ine hiç inanmıyor, inanmak da istemiyorde çalışıldı devamh yamnda yaz-sil, yaz-sil, ama bu sayede adamaiJSg;; lenmiş ve öğrenmiştim.
Bir gün Atatürk sabah kalkmadan önce, erken kaücıntg, öp tura da yapmış, kütüphanenin önünde bulunan masada bu^S; leme dikkatle çalışmakta iken, kütüphanenin hemen yanm^3 nan özel yatak odasından çıkan Atatürk başımdan aşağı b«*|3 kik ettiğinin bir an farkına vardım, hemen kalkıp selamımı “Neyle meşgulsün” diye sordular, cevaben “Paşam, Amafi || baa’nın Türkçe karşılıklarına çalışıyorum” dedim. “Pekiyi, de«^| et, iyi çalış” dediler ve gittiler. Kahvaltılarını yapıp şehri geanü%j çıktılar. Ben ise akşama kadar o masada çalış Allah çahş. Akşamüstü köşke dönen Atatürk, kütüphane yolunda yinen I ramdan geçerken, ayağa kalkınca “Otur, otur dersine iyi çalış’ 4 lyerek kütüphaneye girdi. Biraz sonra mutat kahvesini içti, çak malarını yaptı ve beni yardım için kütüphaneye çağırmadı. Çah mamı anlaşılan kesmek istemiyordu.
Akşam softası hazırlandı, bu çalışmalarla ilgili uzman olana* srleri masaya topladı ve yemek başladı. Bir müddet sonra orta itaben “Kaç akşamdır hep beraber çalışıyoruz, ama bakıyorum ıçbiriniz daha kavramış değilsiniz. Şimdi bizim Nuri’yi çağıral g tahtanın başına geçsin ve bize bu hususta bildiklerim ya® ninim ki o öğrenmiştir” dediler. Bana bizzat işaretle tahtanın I la geçerek, Amali Erbaa karşılığı öz Türkçe olarak dört işlemi r teker izah ederek yazmamı emir buyurdular. Hemen emirleı ine getirmek üzere replika iphone 7 plus doğru tahtanın başma geçtim. O anki he uru tarif etmem imkânsız, kalbim küt küt atarak tebeşiri eli m. İşte o an tü
m<ıb»şmvı/. İbrahim olimık üzere heyecan içinde betti izliyoriurdı. Onlar da o kudur heyecan lanmışlar İd, az daha ben şunttinu bitirince alkış tutacak gibi olmuşlar. Sonra * kendilerim1 gelmiş ve »tısuvormişler. Berna tek aanltp kutladılar, "Yaşa be Nuri kardeşimiz, hepimizin yüzünü ağarttı n” diyerek bana moral verdiler. Gülüştük. Çok mutluyduk. Paşa bize bu ekip ruhunu öyle aşılamıştı ki, adeta yekvtieut olmuştuk. Birimiz üzülse hepimiz üzülüyor, birimiz sevinse hepimiz o sevinci adda beraberce yaşıyorduk. Çünkü biz onu seviyor, ona tepiyor, ontın her i şeyine dikkat ediyor, ona layık bir insan, bir ekip olmak için var gücümüzle, tüm iyi replika 7 plus niyetimizle çalışıyor, çalışıyor, çalışıyorduk.
Atatürk’ün tarih mevzuunda bir tarih hocasına verdiği dersi an-I latmıştım. Böyle bir olayı da aynen Sivas seyahatimizde yaşamıştık.
Yanılmıyorsam 1937 yılıydı. Sivas’ta mutat geziler sırasında Si-Ivas Lisesi’ne uğramıştık. Zaten okullar her zaman onun uğrak yelliydi. O yıllar matematik ve geometri teorileri üzerinde ne derdi yo-Iğun çalışmalar yaptığımızı anlatmıştım. Bir sınıfa girdik, hoca ve talebeler alkışlarla karşıladılar. Tesadüf ders matematik dersiydi.
Hocaya “Bir imtihan yap” dedi ve kenara çekilip oturduk. Bir kız çocuğu derse kaldırdı ve bir geometri sorusu sordu. Şimdi taun hatırlamıyorum, ama galiba açılarla ilgili bir soruydu. Çocukcağız Arapça tabirleri söylemekte öylesine zorlanıyordu ki, Atatürk birden kalkarak müdahale etti ve hocaya hitaben "Bu Arapça kelimeleri siz de, ben de, herkes de zor anlıyor, bu çocuklaı ilü anlayacak da anlatacak” diyerek bana “Gelarına ark ad aş I an na baskın ziyaret yapmayı 1 verdi. :
Yavaş yavaş da akşam olmaya başlamıştı, Güneş Atatürk bizlere doğru dönüp “E, çocuklar vakit geldi” raeı İbrahim Beyle birlikte, aile efradıyla hemen, vera rayı beş daki kada kuruverdik.
Rakımız zaten motorda hazır bekliyordu. Ben hemen motr^ ciip, rakısını aldım ve masaya getirdim. Atatürk, Falih Rıfkı ^ dönerek “Sakın yanlış anlama, benim rakım hep hazır olduğu] çocuklar hemen getirdi, yoksa senin rakından da içerdik” dtyı yanlış bir anlaşılmaya mahal bırakmadı. Esasında doğruydu da yahatlerimizde rakısı muhakkak trene, arabaya veya tekneyi önce konurdu. Rakı, onun en büyük zevki ve keyfiyd
^gtiet, hem de inşaat» bizzat kontrol ederlerdi. ’ - syşaBfe IjSî v-': ** q leadar ki, inşaat çabuk bitsin diye gece çalışan işçilere bizzat «jer, bazı şeylere de dikkatlerini çeker ve çok geçsaatle-g fcadar orada kalırdı.
Sonra bize dönerek “Hadi çocuklar, beni götürür»’' derdi. Bazen jnotoria? bazen arabayla Dolmabahçe Sarayına dönerdik.
Atatürk Florya evi yapılırken, çevresi ile de çok ilgilenmişti, .^gp Atatürk Orman Çiftliği’m yarattığı gibi, Florya'da da o zamanki adıyla, eski Ayastafan os Manastın’nm bulunduğu alanda, jjgyulc çam ağaçlarından meydana gelen, küçücük bir orman düzenletmişti. Bu ağaçlık alana da Atatürk Korusu adı verilmişti
Atatürk, 1936 yılında, kalmış olduğumuz Dolmabahçe Saracından motorla, hazır olan Florya Deniz Evline gelerek tam kırk l,-; gün bu evde kalmış, çalışmalarının hepsini burada sürdürmüştür. Hatta Ankara’da çok önemli bir toplantısı (Monîreıoc Antlaşması çalışmaları) olduğundan birkaç gün Ankara'ya hep
beraber gitmiş ve de toplantı ithamında, talimatıyla yine hep beraber İstanbul'a dönmüştük.
Netice itibariyle Atatürk yazlan, mümkün olduğunca bu çok sevdiği Florya Deniz replika iphone 7 Evi’nde geçirmeye çalışmıştı. Hatta hatırladığım kadar en son, 1938 yılımn mayıs ayında buraya gelmiş ve kalnuşh. Bu da, sevdiği eve son ziyaretiydi.
Yine bir gün Florya Deniz Evindeki kütüphanede çalıştıkları esnada, çalışma masası üzerinde bulunan sigara tablasındaki küller rüzgârın tesiriyle masa üzerinde bulunan kitap ve kâğıtlar üzerine uçmuştu. Çünkü yaz sıcağında kapılan açık tutarlardı. Kütüphane daima cereyan yapardı. Her ne kadar tablalar değişmekteyse de, içtikleri tek bir sigaranın küllerinin bile notlar üzerine uçmasından hoşnutsuz olduğunu, bizlere söylememesine rağmen hepimiz hissederdik. Alman yeni tablalarda hn halı önleyemedi önden bir gün kendileri uyanmadan evvel. İstanbul’a indim V* ^ Çarşısı’na gittim. Çarşının kapısının civarında zücaciye mı
eskisini de kaıüıraım. ¡¡p s
Atatürk kalkıp, çalışma vakti gelince masasının k. her zamanki gibi sigarasını tablaya koydu, ve anında a”1* î değiştiğini fark etti. Biraz sonrada küllerin uçmadığı, çok memnun oldular ve bu tablayı kimin getirdiğini banas^V Ben de “Ben aldım Paşam” deyince “Aferin çocuk, işte ! ve zekâ işidir” diyerek taltif ettiler. Bunu söylerkenki bakış, S şü, tavrı, tarzı... Ne büyük bir insan, ne büyük bir çentilmiş i Kızması da, cezalandırması da, ama taltifi, mükâfatlandın^ hep, ama hep ona yakışırdı. O bir müstesna insan, bir liderdi 
Dolmabahçe Sarayı’nda bir gün merhum Kılıç Ali Bey bertip r ğırttı, hemen gittim. Bana “Nuri oğlum, bu akşam Atatürk bet^ 1 Bostancı’daki köşküme misafir gelecek, sen şimdiden git de, ak, | şam akşam eksik gedik bir şey olmasm, hatta hanıma fasulye, pj. | lav dahi hazırlat, belki cam ister, aman seni göreyim, mahcup ol. I mayalım” dedi. Ben de derhal karşıya geçip Bostancı ya geldim. | Bostancı’dan Içerenköy’e giderken cadde üzerinde o yıllar Mü t bir futbol sahası vardı. Kılıç Ali’nin oğlu, meşhur GalatasaraylI | Gündüz Kılıç ilk defa o sahada futbola başlamıştı. Ne garip bir ka* I derdir ki, yıllar sonra ben de Emniyetten emekli olunca Bostancıya t yerleşmiştim. Kılıç Ali Paşa’nın beyaz köşkünün hemen yanındaki » evde uzun yıllar oturdum. Kader bu ya, yıllar sonra oğlum Mustafa | Kemal Ulusu da, o futbol sahasında uzun yıll
0 çünkü o sıkıntılıysa, üzgünse, mutsuzsa, dtuilîyse ben ve arka ondan bir kere daha fazla üzgün oluyorduk. Onu hep utju, sevinçli görmek bizleri tarifsiz bir mutluluğa gark ediyor-du- Ç>ünkü onu yürekten, hiçbir karşılık beklemeden seviyorduk, adeta tapıyorduk.
Çok keyifli bir gece başlamıştı, hafif hafif esen rüzgârla hava harika, karşıda prens adaları, harika bir müzik, çok keyfili bir mağa sohbetiyle Atatürk gülüyor, konuşuyor, espriler yapıyordu. Ya-
tanda Çpk sevdiği köpeği Foks da vardı. Aynı gece salonda, nişan için gelen bir çift ve de aileleri vardı. Gençlerin babası gelerek nisan yüzüğünü Atatürk’ün takması için ricada bulundular. “Derhal, memnuniyetle, getirin, takalım yüzüklerini” diyerek ayağa kalktı. Koca salon alkışlarla inliyordu. Çok güzel veciz bir konuşma yaparak, gençlere saadetler dileyerek yüzüklerini yine büyük alkışlarla taktı. Bilahare yerine geçti, biraz daha kaldıktan sonra “Hadi bakalım, kalkma vakti geldi" diyerek Kılıç Ali Paşa’ya veda etti ve yine motorumuzla Dolmabahçe’ye döndük.
Yalova Kaplıcaları da Atatürk’ün sevdiği yerlerdendi. Yalova kaplıcalarına ilk defa beraberce 1929 yılında gidilmişti. Muattal ve bakımsız buldukları bu tesisin derhal imar edilmesini, mevcut olan kaplıcaların tamiri ile yeni havuz ve banyoların yapılmasını, bahçe koltuk ve banklarının tamir edilmesini, etrafın çok iyi düzenlenmesini emir buyurdular.
0 zamanlar seyrisefain, şimdiki Deniz Yollan İşletmeleri olan idarenin müdürü kopya cep telefonu Sadullah Bey bu işi ele aldı ve yoğun bir çalışma başlatıldı. Atatürk’ün verdiği maddi ve manevi tam destekle Sadullah Bey gece gündüz tüm ekibini çalıştırmak suretiyle kısa bir zaman sonra bütün tesislerin ve otellerin tadilat ve onanmıy-la dekorasyonlarım bitirdi ve Atatürk’e de çok güzel bir köşk yapıldı. Müteakip seneler Atatürk her yaz seyahatinde Yalova’ya geldi ve o güzel köşkünde kaldı. Hatta ve hatta senesini tam hatırlayamadığım bir mevsimde aralıklarla tam yüz beş gün burad; kalmıştık. Bazen yayan olarak gezer ve Bahçıvanbaşı Pandeii Us iğgjfeIptiişur, ondan yapılmakta olan veya yapılacak bahçe işli BB*®“10* abr. soru sorar, cevaplarım, izahatlarım dinle- kopya cep telefonu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder