Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

seo calısması,ndan islam bilgileri34

 seo calısması



seo calısması,ndan islam bilgileri34 bugün seo calısması sizin icin elinden gelen gayreti gösteriyor seo calısması gece gündüz demeden calısıyor ve sizilere daha kaliteli hizmet vermek icin elinden gelen gayreti gösteriyor seo calısması diyorki Ankara vâlîlerinden Âbidîn paşa, Elmadağından Anka raya tatlı su getirmek için halkdan para toplaımsdı İse basla inak ıçm halifeden ızn istedi. İkinci Abdülhamîd hân vâfîve gönderdiği cevabda (susuzlara su vermek çok sevâbdır Dîni mızın emrlerınden biridir. Bu vazîfe ve şeref bar^t^r tZ' ladıgın paraların hepsini sâhiblerine geri ver. olan câhiller, .haitâ masonlar, din işlerinde yüksek mevki’Iere getirildi. İlk iş olarak, sultan Abdülhamîd hânın son şeyh-ül-islâmı Muhammed Ziyâ-üd-dîn efendi, vazifesinden alındı. Bu yüksek makama 1328 [m. 1910] da Musa Kâzım efendi getirildi. Bu zât, koyu ittihatçı ve mason idi. Bunun gibi, islâmiy-yete uymıyan hareketlerinden ve sapık yazılarından dolayı ikinci Abdülhamîd hân tarafından nefy edilmiş, Iraka ve Fizana sürülmüş olan bölücü kimseler, îstanbola getirilip, kendilerine din işlerinde vazifeler verildi. Bu câhil ve partizan kimseler, bozuk, sapık, din kitâblarının yazılmasına, yayılmasına, önayak oldular. Abdülhamîd hân zemanında yazılan din kitâbları, bir ilm heyeti tarafından tedkîk edilirdi. Tasdik edilip, izn verilenler basdırılırdı. Böylece, o târihlerde basılan din kitâblarına güvenilir. 1327 [m. 1909] den sonra din kitâbları salâhiyyetli âlimler tarafından kontrol edilmez oldu. Bu kitâb-lardan, ancak vesikalar vererek, yazılanlara güvenilir. Nc oldukları belirsiz kimselerin ve şî’îlere, vehhâbîlere satılmış olan mezhebsiz din adamlarının yazdıkları bozuk kitabları okuyan müshmân yavruları, temiz gençler, dîni yanlış öğrendiler. Böyle câhil yeıişdirilen müslimânlardan ba’züarı, siyâset canbazla-rının tuzaklarına düşdüler. Kendi partilerinden olmıyanlara kâfir diyecek kadar taşkınlık yapanları oldu. Müslimânlar arasındaki bu fitne, İslâm düşmanlannın, işlerine yaradı. İslâmiyye-ti yok etmek planlarının gerçekleşmesini kolaylaşdırdı. İşte bunun için, Allahü teâlâ, müslimânlann bölünmelerini yasak etmiş, kardeş olduklarını bildirmiş, sevişmelerini, vatan düşmanlarına karşı^ birleşerek kuvvetli olmalarını emr etmişdir. (Birleşmemiz kâfirleri korkutur ve Allahın yardım etmesine sebeb olur. Tefrikaya düşmemiz kâfirleri sevindirir ve Allahın gadabına uğramamıza sebeb olur) nasihati, her müslimânın kalbine işlenmiş olmalıdır.
Emevî halîfelerinin sekizincisidir. Mervanın torunudur. Valdesi Ümmü Âsim bint-i Âsim bin Ömer-ül Hattâbdır. 60 da ya’nî hazret-i Mu’ âyiyenin vefâtı yılında Medînede tevellüd etdi. Babası Mısır vâlisi olunca. Mısıra gitdiler. Oğlunu Medîneye tahsile gönderdi. Enes bin Mâlik, Abdüllah bin Ca’fer Tayyâr ve Sa’îd bin Müseyyeb ve başka zâtlardan ders aldı. Babası ölünce amcası olan halîfe Abdülmelik bunu Şama getirdi. Kızı Fâtımayı buna verdi. 99 da amcası oğlu Süleyman vefât edince halîfe oldu.Çok âdil idi. İkinci Ömer denmeğe lâyık idi. Hazret-i Mu’ âviyenin vefâtından sonra hutbelerde Ehl-i beyte la’net oku-Tnak âdet olmuşdu. Halîfe olunca, ilk iş olarak bu âdeti kaldırdı. Ehl-i beyte çok saygı gösterir ve yardım yapardı. 101 [m. 720] de kırkbir yaşında iken kölesi tarafından zehriendı. Beyaz, ince ve nazik yüzlü, za’if, güzel sakallı, tatlı ve sevimli idi. Biniciliğe çok meraklı idi. Enes bin Mâlik «radıyallahü anh» buyurdu ki, imâmlık yapmakda, Resûlullah efendimize Ömer bin Abdül’azîzden dahâ çok benziyen kimse görmedim. Malatya şehrini rumlardan, yüzbin esîr karşılığı satın aldı. Îbniilccvzî, bunun hayâtını, büyük bir cild hâlinde yazmışdır. Eshâb-ı kirâmm en büyüklerinden, Aşere-i mübeşşeredendir. Resûlullahın ikinci halîfesidir. Dokuzuncu dedesi olan Kâ’b, Resûlullahın yedinci babasıdır. Annesi Hanteme bint-i Hişâm, Ebû Cehlin kız kardeşi idi. Hicretden kırk sene önce tevellüd etdi. Kureyşin büyüklerinden idi. Çok güzel konuşurdu. Önce Resûlullaha düşman idi. Bi’setin ya’ni Resûlullaha, peygamber olduğu bildirildiği günün altıncı yılında, Resûlullahın amcası hazret-i Hamza îmâna gelince, müslimânlar çok kuvvetlendi. Çok sevindiler. Bu iş Kureyş kâfirlerine güç geldi. İleri gelenleri toplandılar. (Muhammedin adamları çoğalıyor. Bunu önlemeğe çâre bulalım) dediler. Herbiri birşey söyledi. Ebû Cehl (Muhammedi öldürmekden başka çâre yokdur. Bunu yapana, şu kadar deve, bu kadar da altun veririm) dedi. Ömer bin Hattâb yerinden fırladı. (Bu işi, Hattâb oğlundan başka yapacak yokdur) dedi. Ömeri alkışladılar. (Haydi Hattâb oğlu! Görelim seni) dediler. Ömer kılıncını çekerek yola düşdü. Nu’aym bin Abdüllaha rastladı.(Bu şiddet, bu hiddetle nereye yâ Ömer?) dedi. O da, (Millet arasına ikilik sokan, kardeşi kardeşle düşman eden Muhammedi öldürmeğe gidiyorum) dedi. (Yâ Ömer! Güç bir işe gidiyorsun. Onun Eshâbı, çevresinde, pervâne gibi dolaşıyor. Ona bir şey olmasın diye titreşiyorlar. Ona yaklaşmak çok zordur. Onu öldürsen bile Abdulmuttalib oğullarının elinden yakanı nasıl kurtarabilirsin?) dedi. Ömer, bu sözlere çok kızdı. (Yoksa, sende mi onlardan oldun? Önce senin işini bitireyim) diye, kılınca sarıldı. (Yâ Ömer! Beni Bırak! Kardeşin Fâtıma ile, zevci Sa’îd bin Zeyde git ki, ikisi de müslimân oldu), dedi. Ömer, onların müslimân olduğuna inanmadı. (Eğer inanmazsan, git sor! Anlarsın) dedi.
Eshâb-1 kirâm, Medîneye gizli hicret etmişdi. Ömer «radı-yallahü anh» silahlarını kuşanarak, açıkça hicret etdi. Medîneye daha önce varıp, Resûlullahın teşrif etmekde olduğunu müjdeledi. Bütün gazâlarda bulundu. Arslan gibi döğüşdü.
Resûlullahın yanından ayrılmadı. Dâimâ doğru söylediği için (Fârûk) buyuruldu. Resûlullahın vefâtında karışıklık çıkmasını öniedi. Halîfeye, her işinde yardım etdi. Halîfe Ebû Bekr, vefât edeceği zeman, Eshâb-ı kirâmın ileri gelenlerini çağırıp, görüşdükten sonra, hazret-i Ömeri halîfe ta’yîn etdi. Onüçüncü yılda halîfe oldu. Emîrülmü’minîn ismini aldı. Az zemanda o kadar çok yer aldı ki, târihcileri şaşırtdı. Kudüse gidip, adâleti ile rumları hayrân bırakdı. Kadsiye zaferini kazanarak, orduları Azak denizine kadar ilerledi. Tunusa kadar feth olundu.
Dört binden ziyâde cami’, mescid yapıldı. Hazret-i Mu’ âviyeyi Şam vâlîsi yapdı. Kendi de Şama geldi. Her sene hac yapdı. On buçuk sene ve yedi gün, dünyâda hiç görülmemiş bir adâletle halifelik yapdı. 23.cü yıl zilhiccesinde, birsabâh nemâ-Mugîre-tebni Şu’be hazretlerinin kölesi Ebû Lü İÜ Firuz tarafından bıçakla karnına vurularak yirmidört âat sonra, 63 yaşında şchîd oldu. Hucre-i se’âdctde, hazret-i bû Bekrin yanına defn edildi.
Çok âdil, âbid, çok merhametli, aşağı gönüllü, fakirlikle aşar bir zât idi. Kudüse giderken deveye, kölesi ile nöbetleşe anıyordu. Şehre girerken deveye binme sırası kölesine geldiği in devenin önünde yürüyordu. Kuvveti, adli, askerleri, üç ^ıt ayı titreten İslâm halîfesini görmeğe gelenleri hayretde ^ırakmışdı. O derece âdil idi ki, kendi oğlu günâh işleyince \llahü teâlânın emri kadar sopa vurulmasını emr etdi. Eshâb-ı 'iırâm yalvardıkları hâlde, bir değnek eksik vurulmasına râzı olmadı ye oğlu bu yüzden öldü. Çok acıdı ve üzüldüğünü bildirdi ise de, pişmân olmadı. Ölünciye kadar, bütün âlem-i İslâm, Resûlullah zemanındaki huzûr, safâ ve râhatlık içinde yaşadı. Çeşidli hadîs-i şeriflerle medh olundu. (Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer peygamber olurdu) hadîs-i şerifi, yüksekliğini anlatmağa yetişir. Faziletini, kıymetini bildirmek için, din âlimleri ve dinsizler tarafından cildlerle kitâb yazıldı. Eshâb-ı kirâma derecelerine göre saygı gösterirdi. Bedr gazâ-sında bulunanlara dahâ çok kıymet verirdi. Hâşimîleri hepsinden üstün tutardı. Hazret-i Alîyi hepsinden yüksek bulundurur, işlerinde ona danışırdı.Ebülkâsım Abdülkerîm bin Muhammed büyük âlimlerdendir. 623 [m. 1226] da K^zvinde vefat etdi Vera’ ve takvâ sâhibi idi. Imâm-ı Şâfi’înın (Musned) kitabını şerh etdi. Tefsîr ve hadîs ve fıkh kitâbları vardır. Şafi ı mezhebinde çok kitâb yazdı. Bunlar arasında (Muharrer) kitabı çok kıymetlidir. Bunu çok âlimler şerh veyâ ihtisar eUnışdır. îmâm-ı Nevevînin ihtisâr ederek (Minhâc) adını verdiği kıtab çok kullanılmakdadır. Minhâcın şerhleri de pek çokdur. Mın-hâcın şerhleri arasında en kıymetlisi, Ahmed ıbnı ^acer Hey-temî Mekkînin şerhidir. (Tuhfe) adındaki bu şerh dört cıiddır.
195 _ ruKAYYE: Resûlullahın ikinci kızıdır. Anası, Hadîce-tül-kübradıı. Hazret-i Osmânın zevcesidir. Önce, Ebû Lehebin oğlu Utbeye nişanlı idi. Sonra Ebû Leheb ile zevcesi, Resûlullaha eziyyet vermek için, oğlunu vaz geçirdi. Hazret-i Osmân ile Habeşe hicret etmişdir. Orada Abdüllah adında bir oğlu oldu. Abdüllah, hazret-i Rukayyeden sonra, dördüncü yılda, altı yaşında vefât etdi. Hazret-i Rukayye, hicretin ikinci yılında hastalanıp Bedr gazâsının zafer müjdesi Medîneye geldiği gün vefât etdi.Eshâb-ı kiramın büyüklerindendir. Aşere-i mübeşşeredendir. İlk müslimân olanların yedincisidir. Onyedi yaşında iken müslimân oldu.Bütün gazâlarda bulundu. Kahramanca döğüşdü. İlk ok atan budur. Çok nişancı idi. Uhud gazâsında, Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» düşmandan gelen okları yerden toplayıp buna verirdi. (At yâ Sa’d at! Anam babam sana fedâ olsun) buyururdu. Halîfe Ömer-ül-fârûk zemanında, İrana gönderilen İslâm ordusunun başkumandanı idi. Meşhûr Kadsiye zaferini kazandı.Kalbinde, Resûlullah sevgisi yanmağa başladı. O gün, Resûl-i ekrem «sallallahü aleyhi ve sellem» Safâ tepesi yanında, Erka-mın evinde Eshâbına nasihat veriyordu. Eshâb-ı kirâm toplanmış, onun nûrlu cemâlini görmekle, tatlı te’sîrli sözlerini işitmekle kalblerini cilâlıyor, rûhlarını ferahlatıyorlardı. Sonsuz lezzet, zevk ve ncş’e içinde hâlden hâle dönüyorlardı. Ömeri buraya getirdiler. Omerin kılında geldiği görüldü. Ömer heybetli, kuvvetli olduğundan, Eshâb-ı kirâm, Resûlulla-hın etrâfını sardı. Hazret-i Hamza (Ömerden çekinecek ne var, iyilik ile geldi ise, hoş geldi. Yoksa o kılıncını çekmeden, ben onun başını yere düşürürüm) derken, Resûlullah (Yol verin, içeri gelsin!) buyurdu. Biri sağında, biri solunda, ötekiler tetikte olarak içeri girdi. Cebrâil «aleyhisselâm», dahâ önce, Ömerin îmân etdiğini, yolda olduğunu haber vermişdi. Resûlullah, Ömeri tebessüm buyurarak karşıladı ve (Bırakınız, yanından ayrılınız) buyurdu. Bırakdılar. Resûlullahın önünde diz çöktü. Resûlullah, Ömerin kolundan tutup (İmâna gel yâ Ömer!) buyurdu. O da temiz kalb ile kelime-i şehâdeti söyledi. Eshâb-ı kirâm, sevinçlerinden yüksek sesle tekbîr getirdi. O zemana kadar gizli îmâna gelirlerdi. Hazret-i Hamzanın ve üç gün sonra hazret-i Ömerin müslimân olması ile, Müslimânlar kuvvetlendi. Ömer «radıyallahü anh» (Kardeşlerimiz ne kadardır?) dedi. (Seninle kırk olduk) dediler. (Öyle ise, ne duruyoruz? Haydi çıkalım, Harem-i şerîfe gidelim. Açıkça okuyalım!) dedi. Resûlullah kabûl buyurdu. Önde Ömer, sonra Alî, ondan sonra Resûlullah, sağında Ebû Bekr, solunda Hamza, arkasında öteki Sahâbîler yürüyerek Harem-i şerîfe gitdiler. Kurey-şin ileri gelenleri, orada Ömerden müjde bekliyorlardı. Ömer Muhammedîleri toplamış getiriyor dediler. Sevindiler. Ebû Cehl, zekî, cin fıkrli olduğundan, bu gelişi beğenmedi. İleri varıp (Yâ Ömer! Bu ne?) dedi. Hazret-i Ömer hiç aldırış etmeden (Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resûlullah} dedi. Ebû Cehl, nc diyeceğini şaşırdı. Dona kaldı. Hazret-i Ömer «radıyallahü anh» bunlara dönerek/Beni bilen bilir. Bilmiyen bilsin ki, Hattâb oğlu Ömerim. Karısını dul, çocuklannı yetim bırakmak istiyen, yerinden kıpırdasın!)dedi. Hepsi geriye çekilip dağıldılar. Ehl-i İslâm, Harem-i şerîfde saf olup, yüksek sesle tekbîr aldı. İlk olarak meydânda nemâz kıldılar. Hazret-i Ömer, o günden sonra, dayısı Ebû Cehle ve kâfirlerin ileri gelenlerine meydân okudu.
Sonra Irak vâlîsi oldu. Küfe şehrini kurdu. Hazret-i Osmân zemanında Küfe vâlîsi oldu. Cemel ve Sıffîn muhârebelerine karışmadı. Ellibeş yılında vefât etdi. Medîne-i münevverededir.Ensârdan Evs kabilesinin reîsi idi. Medîneye, hicretden önce gönderilen Mus’ab bin Amirin sözleri ile îmâna geldi. Kavmini de îmâna getirdi. Bedr, Uhud ve Hendek gazâlarında bulundu. Hendekde aldığı yaradan vefât etdi. Resûlullah efendimiz buna çok ağlayıp, cenâze nemâzını kendisi kıldırdı. Hadîs-i şeriflerle medh edilmişdir.

198— SA’D BİN UBÂDE: Ensâr-ı kirâmdan. Benî Sâ’ idenin reislerinden idi. Cömerdlikde eşi yok idi. Gazâlarda Ensârın bayrağını taşırdı. Resûlullahın vefâtında halîfe olmak istedi. Herkes Ebû Bekre bî’at edince. Havrana gitdi. On beşinci yılda orada vefât etdi. Havran, Şâmın cenûbundadır.

199— SA’DÜDDÎN-İ TEFTÂZÂNÎ: Mes’ûd bin Ömer, islâmiyyetin en büyük âlimlerindendir. 722 de Horasanda Tef-tâzânda tevellüd, 792 [m. 1390] de Semerkandda vefât etdi. Timür hân, kendisini çok sever, pek sayardı. Tefsir, fıkh ve akâid bilgilerinde zemanının bir dânesi idi. Pek kıymetli, çok sayıda kitâbları vardır. Beyân ve me’ânî ilmlerinde. $am müf-tîsi Celâlcddîn Muhammed Bin Abdürrahmanın [739] yazmış olduğu (Telhis-ül-miftâh) kitâbını şerh etmiş (Mutavvel) adını vermişdir. Bu kitâbı ve (Akâid-i Nesefiyye) şerhi çok kıymetlidir. 12, 91.

200— SA’DÎ ŞİRÂZÎ : Müslihuddîn bin Abdüllah, 589 yılında Şirâzda tevellüd, 691 [m. 1291] de orada vefât etdi. Otuz sene ilm öğrendi, otuz yıl seyâhat ve askerlik yapdı. Otuz yılı inzivâ ve ibâdetle geçirdi. Şi’rleri pek kıymetlidir. Kitâbları, kendi zemanında, her tarafa yayıldı. Çok şöhret buldu. Pek saygı gördü. Bağdadda, Nizâmiyye medresesinde ders verdi. Ehl-i sünnet idi. Ehl-i sünnet âlimlerinden Ebüi-Ferec ibni Cevzînin [508- 597] talebesi idi. Tesavvufda, kâdirî olup, Şihâbüddîn-i Sühreverdînin sohbetinde kemâle geldi. Ondört kerre hacca gitdi. Bağdad, Şam, Mısır, Anadolu, Horasan, Hindistan ve Türkistanda bulundu. Haçlı seferlerinde AvrupalIların eline esîr düşdü. (Gülistan) vc (Bostan) kitâbları, fârisî dilden Avrupa dillerine terceme edilmişdir.
ikinci Abdülhamîd hân zamanında sadr-ı a’zam (Başvekil) idi. 1230 da îstanbulda ievellüd, 1301 [m. 1884] de vefât eldi. Sultân Mahmûd türbesinin bağçesindedir. 90.

205— SÂHİB BİN İBÂD : îsmâil bin Ebilhasen Tal-kânî, Bûye oğullarından Müeyyedin ve sonra kardeşi Fahrüd-devlenin veziri idi. Devletin idâresi bunun elinde idi. Çok cömerd idi. Âlimlerle, edîblerle görüşmeği çok severdi. 326 da Kazvinin Talkan kasabasında tevellüd, 385 [m. 995] de Reyde vefât etdi. îsfehânda defn edildi. Devlet reisi, tabutu önünde yürüdü. Çok kitâb yazdı. 92.

206— SA’ÎD BİN ZEYD : Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden idi. Aşere-i mübeşşereden idi. Ömerülfârûkun «radıyal-lahü anhümâ» amcası oğludur. Yine bunun kayın birâderi ve eniştesi idi. Ya’ni, hazret-i Ömerin kızkardeşi olan Fâtımanın «radıyallahü anhâ» zevci idi. Zevcesi ile birlikde Habeşıstana hicret etmişdi. Hazret-i Talha ile birlikde, Şâm yolunda vazifede olduğundan, Bedr gazâsında bulunamamışdı. Diğer gazaların hepsinde bulundu. Yermük muhârebesinde ve Şâmın fethinde de bulundu. Ellibirde vefât etdi. 125.

207— SEHL BİN HANÎF-İ EVSÎ : Ensâr-ı kirâmdan-dır. Bütün gazâlarda bulundu. Uhud gazâsında, Resûlullahın yatımdan ayrılmadı. Geri dönmedi. Hazret-i Alîye en önce bî’at edenlerdendir. Hazret-i Alî Basraya giderken, kendisini, Medîne-i münevverede, yerine vekîl bırakmışdı. Sonra, Horasana vâlî yapdı. Ehâlî şikâyet ettiğinden azl eyledi. Yerme Ziyâd bin Ebîhi ta’yîn buyurdu. Sıffîn muhârebesinde hazret-ı Alînin yanında idi. Otuzsekizyılında Küfede vefât etdi. Nemâ-zını imâm-ı Alî «radıyallahü anhüma» kıldırdı. 117.

208— SEHL BİN SA’D : Ensâr-ı kirâmdandır. Resûlul-lahın vefâtında onbeş yaşında idi. Doksanbir 91 [m. 710] yılında, doksanbeş yaşında vefât etdi. Eshâb-ı kiramdan, Medî-nede en son vefât eden budur. Çok hadîs-i şerîf rivâyet etdi.
209— SELİM CİHANGİR HÂN : Hindistan hükmdâr-larından Ekber şâhın oğludur. 977 de tevellüd, 1037 [m. 1628]

1015 de hükmdâr oldu. Ingilizlere Hindistanda ticâret yerlerini ilk veren budur.seo calısması sizin icin sundu.




seo calısması

seo

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder