Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon İle İnsan Düşünceleri78

 replika telefon


replika telefon İle İnsan Düşünceleri78 sizlere en güzel bilgilri replika telefon yazdı ve sizlere özel replika telefon dediki Tayyar, “Planda bir değişiklik yok değil mi?" diye sordu.Mansur duruşunu düzelterek bir elini yumruk yapıp masaya koydu, “Bizde bir kere plan yapılır, bir kere uygulanır ve o bir kerede de sonuç alınır," dedi. Bu şişman tıknaz adamın alaycı ve muhalif tarzındanhoşlanmıyordu.Yafes, “Bir eksiğimiz olmasın, planı yeniden gözden geçirelim bence," dedi.Mansur hiddetlendi, “Yunanistan'a savaş açmıyoruz, alt tarafı bir çiftlik ve bir aile oluşturacağız bu kadar basit."
Yafes dayısının çıkışına aldırmaz görünerek eline aldığı kalemi döndürmeye başladı. Mansur, yeğeninin bu ukala tavrından pek hoşlanmıyordu, gizli bir otoritesi vardı ve daima onun dedikleri oluyordu. Keşke yeğenine karşı maddi manevi borçlu olmasaydı! Bu yüzden gerektiği yerde gerektiği tepkiyi gösteremiyordu. Öyle ya, bir kaçak olarak Bosna'da yaşarken Türkiye'ye bir başka kimlikle geri dönmesini sağlayan Yafes'di.MEHMET MOHADSMANOClU Üstelik kimliğinde büyükbabalarının adı, Atahunalp Urum-galatlı yazıyordu ve bu durum pek çok işini kolaylaştırmıştı.
Mansur’un," Yafes’i örgüte katan benim, çok da minnet duymamam gerekir," diye düşünmesi, ondan aldığı gizli otoritenin etkisi altında kalmasına engel olmuyordu. Bir de onun hafıza çalışmaları konusunda çok yol kat etmiş olması da ayrı bir saygı unsuruydu. Gerçi örgütün lider kademesindeki Majeste’ rütbeli Rus ve Sırp yöneticiler Yafes'e önem veriyor ve onun örgütleri için şans olduğunu düşünüyorlardı. Sonuçta Tesla’nın kanını ve genini en çok taşıyan oydu. Dedesi Armin Simlican ile babası Haris Korugeç, Tesla ailesinden gelen nesillerdi.
Yafes, "Antalya'da evi tuttuk. Sıra karargâhta..." dedi. "Ge-lıdonya Burnu'ndaki adalardan birisinde Likyalılardan kalma büyük bir mağara var ve sıradan insanın oraya ulaşması çok zor. Yine Likyalılardan kalma bir mağara adanın karşı sahilinden başlayarak Gelidonya Burnu'nun tepesine ulaşıyor. Eğer o mağaranın çıkışı olan araziyi hâzineden satın alabilirsek işimiz kolaylaşacak. Adada ki mağarayı karargâh olarak kullanırız, araziye kuracağımız çiftlikte ise Tesla'nın elimizdeki dergilerinde mevcut olan hafıza deneylerini yaparız. Unutmayalım, ne kadar yol kat edersek Sırbistan'daki ana karargâhın gözüne o kadar hızlı gireriz.”
Tayyar dudak büktü, "Hâzineden arazi kiralamak kolay mı?"
Ana Karargâh'ın ve Majestelerin gücünü bilmiyor olamazsın. Ülkelerin derin ilişkileri vardır... İddia edebilirim ki en kolay halledilecek iş, o arazinin Atahunalp Urumgalatlı adına sa-hn alınması olacak!"
Tayyar tısladı... "Büyükbaba adına mı alınacak yani?"
Yafes muzırca gülümsedi, "Atahunalp Urumgalatlı karşında, çabuk unuttun. Bazen çok akıllı olmadığını duşunuyorum," Tayyar uğradığı hakareti sindirmekte zorlanırmış göründü, kırk yıllık Mansur'u böyle birden Atahunalp Urumgalatlı ya-P'S'erince ister istemez bocalıyorum."
ATAHUNALP URUMGALATLI NIN AMEL DEFTERİ
Mansur, Tayyar'ın suratının ortasına bir yumruk patlatmamak için kendini zor tuttu. Bunun sebebi geçmişinin sırtındaki kamburuydu, bazı intibalar asla yıkılmıyordu ve böyle şerefsizlerin dilinde meze oluyordu.
"Daha dur..." dedi Yafes. Şimdilik yalnızca nüfus kâğıdıyla Atahunalp Urumgalatlı. Çok yakında beyni de Urumgalatlı olacak."
Mansur işte buna çok önem veriyordu. Öyle ya bu yaşına gelmişti ve bir baltaya sap olmamıştı. "Atahunalp Urumga-latlı olmak, onu yaşlandırmayan sırrın ve dergilerin yanında kurnazlığı ve iyi bir ticaret adamı olmayı da öğretecek bana,” diye baktı karşısındakilere. İçinden ise 'kızlarıma kavuşturacak' dedi. İşin gerçeği, içinden söylediği bu cümleyi daha fazla önemsiyordu.
Yafes, "Şimdi ilk hedefimiz büyükbabamız Atahunalp Urumgalatlı'yla tanışmak ve dostluğunu kazanmak."
"Bu senin işindi," diye manalı baktı Mansur.
"Aksini söylemedim kı... Hafta sonları Sıraselviler'de bir bara takılıyor. Yakında ben de o barın müdavimlerinden birisi olacağım artık."
"Büyükbaba yaman!" diye sırıttı Tayyar. "Yüz yirmi küsur yaşında hâlâ çapkınlık yapıyor!"
Mansur yan gözle şişman tıknaz adama bakarak söylendi. Sinirleri gergindi biraz. "Ahlaksızın teki o..." İçini yeniden nefret doldurmuştu. "Sorumsuz ve bencil bir adam olduğu için ne çocuklarına ne de torunlarına sahip çıkmayan bir şerefsiz o." Kendisi neydi?
Yafes sakinleştirmeye çalıştı, "Bence sevinmelisin dayı... Tersi olsaydı, yani çocuklarına sahip çıksaydı belki bizden önce miras, güvercin yemi gibi saçılacak bize de boş kabı ka* lacaktı. Unutma dört nesil
"Tamam, elini öper kötü düşündüğümüz için af dileriz, (jedi kinayesine. "$u dergiler... Hâlâ saklıyor olduğundan emm mısın?
"Eski adamların malı kıymetli olur" dedi Yafes. "Bizyine de dua edelim."
"Sırbistan bizden dergileri bekliyor"Mansur, Sırbistan'da kaçak yaşarken babası Sırp asıllı Armin Simlicanın akrabaları sahip çıkmıştı. Tesla dergilerini ve Tesla ile akraba oldukla-rını işte o zaman öğrenmişti. Dergilerin buyuk bir kısmı yer-yüzünün değişik yerlerinden toplanmıştı. Sersem birAmeri-kalı koleksiyoncunun internete ilan verip dergileri araması işlerini hiç ummadıkları kadar kolaylaştırmıştı. Ancak Tesla ailesinin yüzyılın başından beri bildiği, en önemlilerinin Ata-hunalp Urumgalatlı'da olmasıydı.
Tayyar, “Dergileri elde etmek için biraz fazla mı titiz dav-ranıyoruz ne?" diye alaya bir tebessümle güldü.
Yafes ona ters baktı. Tayyar uzun süredir Yafes'inyardım-alığını yapıyordu. Mesleği laboranttı ve pek çok zihin ve ha-fıza deneylerini birlikte yaptıkları için epey tecrübeliydi. “Dergilerden başka bir konu daha var. öncesinde anlatmıştım, yine mi unuttun?"
Tayyar alaycı tebessümünü hiç bozmadı, "Bir sır... Bari ne olduğu hakkında fikrimiz olsaydı!"
"Bunu kimse bilmiyor." diye araya girdi Mansur. "Büyükbabanın yaşlanmasını durduran bir sır var ve bu da Tesla'yla ilgili."
"Bu kadar zahmete girmesek, ihtiyara sorsak söyler belki," diyen Tayyar'a baktı Mansur. Yaban domuzuna benzettiği bu adamı pek sevmiyordu ancak işin tıbbi boyutu ve Yafes'in yar-•lımcısı olması yapacak bir şey bırakmıyordu. Üstelik yaptığı pakalar tüyleri diken diken edecek kadar soğuktu...
Mansur, "Annen seni buzlu sularda mı doğurdu?” diye söy-**ndi ters ters...
ŞANS. YUKARIDAN GELEN MÜDAHALEDİR..
Mansur, hafifçe kanlanmış gözleriyle Yafes’e huzursuzca baktı, “Bu kamera kayıtlarını bana izlettiğine göre demek ki plan istediğiniz gibi yürümedi!"
"İstediğiniz değil, istediğimiz... Kendini bizden ayrı tutamazsın!"
Video kayıtlarını izlediği sürece saçlarının dibinden başlayan alev bütün vücuduna yayılmıştı. Yeni öğrendikleri Man-sur olmaktan bile daha sarsıcı daha telafisizdi. “Ne oldu da aksadı plan?"
“Bunu sen bileceksin!" dedi Yafes “Nevdila'nın verdiği ilaçları kullanmadım..."
“Zaten tek ihtimal buydu." Peki, ilaçları kullanmadığını Tayyar bana neden söylemedi?"
“Nevdila'yla ikimizin sırrıydı bu. Mehveş Hanım'da kullanmıyordu." “Mehveş Hanım önemli değil, o ilaç alsa da almasa da aynı!" “Şimdi ne olacak?" Bu soru, yaşamının bütününe yayılmış üstelik bir balon gibi mütemadiyen şişmekteydi. Buna rağmen, hayır, Mansur olması imkânsızdı, bunu hissedemiyordu bir türlü. Atahunalp Urumgalatlı'ydı ve karşısındaki torunu da olsa düşmandı!
Mf HMfT MOlUOVMANOCtU
'İşin aslı../' diye tereddüt eder güründü Yafes. "Adaya plan dâhilinde gelmiştim ve ben de sizler gibi tuzağa duşmuş görünecektim. Bu Tayyar'la ikimizin düşüncesiydi..."
"Tahmin etmiştim; tuzak içinde tuzak! Aklımı karıştıran adadakilerin seni tanımamaları... Mümkün mu bu?"
"Ben adadaki karargâha yalnızca önemli tıbbi müdahale olduğunda giderim ve başımda kukuleta olduğu için gerçek yüzümü görmezler. Bütün dünyada sistem budur, baş nazırlar gizlidir ve onların kim olduklarını sadece Tayyar mevki-ındeki nazırlar bilir."
"Aklımı karıştırdın... Şimdi sen kimden yanasın, Hafıza Siliciler mi, Atahunalp Urumgalatlı mı?"
"Bu zor sorunun yanıtı da zor," dedi Yafes. Yüz ifadesindeki kararsızlık belliydi üstelik sahiciydi. 'İdealler, hevesler biranda yerle bir olabiliyor. Önemsiz sandığın bir konu, hayatını değiştirmeye başladığında anlıyorsun bunu. İnsan hafızasıyla ilgili en derin araştırmaları yapan ben, yaptığımı sorgular hale gelmiş olmaktan biraz şaşkınım şu anda. Gerçek o ki, büyükbabayı o halde görünce sarsıldım. Onu en son gördüğümde kırk, kırk beş yaşlarında görünen yakışıklı boylu poslu bir adamdı. Güçlüydü ve bu güç bende hayranlık değil kıskançlık ve öfke doğurmuştu o zaman. Ve o günden bu güne yalnızca aylar geçti ve karşımda gördüğüm adam porsumuş. ?uçten düşmüş, zavallı halde... Bunun adı, ölümü yanı başında hissetmek... İnsan düşünüyor; gucun, yakışıklılığın ve paranın '•muhakkak sonu var... Son gelince geride bırakılanların önemi '‘^■Yapılan iyilikler yahut kötülükler bir müddet konuşulur sonra unutulur gider. Yaşarken kendini nasıl mutlu edece-
bilmek gerekiyor. Hırsın, mutluluğun önündeki en büyük ^^oz olduğunu anlamak yeni başlangıçlara sebep olabilir mv Ziftliyorum. Belki de zor; geçmiş yakayı bırakmıyor, pişman-olarak dahi var olmaya devam ediyor..."replika telefon sundular....






replika :: replika
replika telefon :: replika telefon
replika telefonlar :: replika telefonlar
kore malı telefonlar :: kore malı telefonlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder