Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefonlar ve insan ile mahşer90

 replika telefon


replika telefonlar ve insan ile mahşer90 bugün sizlere en güzel yazıları yazan replika telefon en güzl yazıları yazdı ve replika telefonlar diyorki ve Peter’ı itip geçerek koridora çıktı. Sarboıt kolunu omzuna atıp, ona sarılmaya çalıştı. Catlafe bir kedi gibi tısladı.«andan destek alarak basamaklardan yukarı çık', hıçkırıklara dönüştü. Hıçkırıklardaki iç burk îie’de aynı anda çığlık atma ve kusma hissi uyandırnıı|ı îHkiıl^yaza dönüşmüştü. En üst basamağı çıkan Carla ' V? yerde öylesine sallandı ki Frannie paldır Iflsa#* yuvarlanacai’iıiı saııdr. Bir fjey .söyleyecekmiş gibi onlara baktı, ar-fcıiıiRİan tekrar önüne tlöndü. Bir dakika sonra kapı kapandı ve kederiyle Ijıtciıanişli^'üin iırlııudı sesi kesildi.fTanıııc ve Beler şaşkın gözlerle birbirine baklı. Eski saat, tik takla-fjına dcsaiıı ediyordu.■‘Düzelir.'’dedi Beler sakince. “Anlayacaktır.”
‘Öyle mi dersin.' ’ diy'e sordu Erannie; yavaşça babasına doğru yürü-l^üp haşini göğsüne yasladı, o da kızına sarıldı. “Ben hiç sanmıyorum.”“Boş ver. Şimdilik bunu dü.şiinmeyelim."■‘Oiısem iyi olacak. Beni burada istemiyor.”■'Kalman gerek. .Aklı başına gelip, kalmana ihtiyaç duyduğunu anla-SdıSmıia burada olmaJı.sm.” Duraksadı. ‘Benim ihtiyacım var. biliyorum f Fran.”"Baba," dedi sıkıca .sarılarak. “Çok üzgünüm. O kadar üzgünüm ki...” “Şışş,"dedi Beler kızının saçını okşayarak. Başının üzerinden, kavis-pencerelerden içeri müzelerle ölülerin salonlarına girdiği gibi giren alım lıengi, durgun gün ışığını
' mpa tısladı. Kapı aç'ildı. İçeri giren adambc\az. ‘uian bb'ini giymemiş, sadece garsomm kavanoz-'mesi için kanepe masasına bırakugı iki uçlu çaial-■ i.ık bir bıınm l'illıesi bıkmıştı.
i” ıledi odanın karşısına doğru yürüyerek, li ona doğru ıı/aılı ve Sui şaşırarak uza-.liğcı hiri size skoru söyleyene kadar
; îiiınış hiı cüceyi andırıyordu. “Eee ne bilmek istiyorsunuz'!»
• Öncelikle, neden o beyaz kostümlerden birini giyruediğ ^ ediyorum sanırım.”
“Çünkü Geraldo’ya göre sizden hastalık bulaşmıyor.” Og “pencerenin gerisindeki kobay faresini gösterdi. Kobay faresi bir
deydi ve Dcnninger ifadesiz bir yüzle kafesin arkasında ayakta
“Genıldo bir konvektör aracılığıyla üç gündür sizinle aym ^ ^^-■İHyor. Arkadaşlarınızda olan bu hastalık insanlardan kobay farei
fiuelerinden de insanlara kolayca bulaşıyor. Sizde hastalık oisa^^' E-’t*Wo şimdi ölmüş olurdu.”
*Ama yine de işi şansa bırakmıyorsunuz,” dedi Stu burun liet ederek.
“Bu."dedi Deitz alaycı bir gülümsemeyle “Kontratımda yer aln, “Neyim var?”
Deitz daha önceden prova etmiş gibi cevapladı. “Siyah saçlar,nü-f' /'İBf, j^'ka bronz bir ten...” Stu’ya dikkatle baktı. “Komik değil, değili^,: Stv hiçbir şey söylemedi.
“Bana vurmak istiyor musunuz?"
“Biri.şe \ i rayacağı nı sanmam."
I3eit/ Kİmy^ti ve burun deliklerine giren tıkaçlar canmıact rnüşçasif!:! kemiğini ovuşturdu. "Dinleyin.” dedi. “Durumcs;
ken esrriirr y-^'9aTim. Bazıları sigara içer, kimi de sakız çiğner.Kot
. ybelrniyorum, hepsi bu. Daha iyi yöntemleri olanpei,
-. 'dinim. Neyiniz olduğuna gelince, Denninger vemesfe ■üîanna göre hiçbir şeyiniz yok."
>mı hiLİ)ir duygu göstermeksizin salladı. Yine dekarşM V d ifadesiz suratının gerisindeki ani ve yoğun
Pİnimcc ordu mensubuydu. Ve bir yerde bir kaza oldu. Oluz yıl l koyunlann ba.5ina gelen gibi, ama daha beleri.”
PjJfcdman cevaba yaklaştığınızı söylemekle bile hapse girebilirim.” yeni çıkan sakallan üzerinde gezdirdi, liibha fazlasını anlatmadığımız için sevinmelisiniz,” dedi Deitz. orsunuz, değil mi?”
jdece ülkeme daha iyi hizmet edebilirim,” dedi Stu alaylı bir
ı^ayır, o tamamen Denninger’ın olayı,” dedi Deitz. “Denninger da cflt büyük düzenin küçük birer parçasıyız, ama Denninger benden de Sadece bir aracı, hizmetkâr, daha fazlası değil. Sevinmeniz için da-fa)iclacı bir sebep var. Siz de gizli bilgisiniz, bunu biliyorsunuz. Dünya güzeyinden kaybolmuş durumdasınız. Yeterince bilgi sahibi olsaydınız ifiaki adamlar sonsuza dek ortadan kaybolmanız gerektiğine karar ve-■ lirdi.”
"İÜ bir şey söylemedi. Şaşkındı.
:'ia buraya geliş sebebim sizi tehdit etmek değil. İşbirliğinizi isti-Redman. Buna çok ihtiyacımız var.” birlikte geldiğim insanlar nerede?”
. "binden bir kâğıt çıkardı. “Victor Palfrey, öldü. Norman ruett, öldü. Thomas Wannamaker, öldü. Ralph Hodges, ’ Hodges, öldü. Christian Ortega, öldü. Anthony Leo-
ıninde dans ediyordu. Barmen Chris. Barın altında bulundururdu ve Chris'in sopayı kullanacağını neden her kamyoncu sonunda büyük bir sürp-■hm altında Cobra CB telsiz bulunan o büyük eomin,sler. Bazen Hap’in istasyonuna uğ-lian devirdiği gece orada değildi. Vic Palf-iıdı. Vic nasıl ölmüş olabilirdi? Ama onu
“Ne yaptınız?” diye bağırdı. “Ne yaptınız? Tanrı aşkına, ne “Bay Redman...”
“Ha? Ne halt işlediniz?”
Kapı tıslayarak açıldı. Zeytin yeşili ve kahverengi ünifora^^, miş üç iri adam içeri daldı. Üçünde de burun filtresi vardı.
Deitz, onlara bakıp tersçe bağırdı. “Çıkın!”
Üç adam kararsız kalmıştı.
“Ama emirler...”
“Hemen çıkın! Bu bir emirdir!”
Adamlar geri çekildi. Deitz sakince yatağa oturdu. Yakasıbur,. saçı alnına düşmüştü. Hepsi buydu. Stu'ya sakince, hatta şefkatlehıu du. Sfu çılgınca bir an adamın burun filtresini çekip almayı düşünd sonra aklına Geraldo geldi. Bir kobay faresine verilebilecek en isimdi. Umutsuzluk soğuk su gibi suratına çarptı. Oturdu. “Tanrım,” diye mırıldandı.
“Dinleyin,” dedi Deitz. “Burada olmanızın sorumlusu replika satışı ben de-Denninger veya tansiyonunuzu ölçmek için gelen hemşireler de de|i sorumlu varsa Campion olduğu söylenebilir, ama bütün suçucnunt de yıkamayız. Kaçtı ama onun yerinde olsam ben de kaçardım.Tekt hata sayesinde kaçabildi. Sorun hâlâ devam ediyor. Sorunu gidemifc lışıyoruz. Ama bu bizi sorumlu yapmaz.”
“O halde kim sorumlu?”
“Hiç kimse,” dedi Deilz ve gülümsedi. “Bu meselede sorumlıt kadar çok yere dağılıyor ki görülemiyor. Bir kazaydı. Pek çokşekl çek leşebil irdi.”
“Ne kazaymış ama,” dedi sesi neredeyse bir fısıliıya dönmüş olan diğerleri? Hap ve Hank Carmichael? Lila Bruett? Oğulları Luke? f^^oııty Sullivan...”
“Gizli bilgi,’ dedi Deitz. “Beni biraz daha sarsacak mısınız? replika satışı Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaksa hiç durmayın.”
Slu hiçbir şey söylemedi, ama ona öyle bir baktı ki Deitz gözlerini Çaçınp pantolonundaki buruşukluklarla oynamaya başladı.
“Hayattalar,” dedi. “Zamanı geldiğinde onları görmeniz mümkün
olabilir.”
“Ya Arnette?”
“Karantinaya alındı.”
“Orada kimler öldü?”
“Kimse.”
“Yalan söylüyorsunuz.”
“Böyle düşünmenize üzüldüm.”
“Buradan ne zaman çıkabilirim?”
“Bilmiyorum.”
“Gizli bilgi mi?” diye sordu Stu acı bir ifadeyle.
“Hayır, sadece bilinmiyor. Hastalığı kapmış görünmüyorsunuz. Neden hasta olmadığınızı bilmek istiyoruz. Öğrendiğimizde serbest kalacaksınız.” “Tıraş olabilir miyim? Kaşıntı replika telefon yapıyor.”
Deitz gülümsedi. “Denninger’ın testlere devam etmesine izin verirseniz sizi tıraş etmesi için hemen bir hastabakıcı gönderirim.”
“Kendim hallederim. On beş yaşımdan beri tıraş oluyorum.”
Deitz başını kararlı bir ifadeyle iki yana salladı. “Olmaz.”
Stu, ona gülümsedi. “Gırtlağımı keseceğimden mi korkuyorsunuz?” “Sadece...”
Stu bir dizi şiddetli öksürükle Deitz’in sözünü kesti. İki büklüm olmuştu.
Öksürük krizinin Deitz üzerinde elektrik çarpmış gibi bir etkisi oldu. Yatağın üzerinden fırladı ve neredeyse uçarcasına kapıya koştu. Kare anahtarı bulmak için telaşla cebini karıştırıp, yuvasına sokmaya çalıştı. “Zahmet etme,” dedi Stu sakince. “Numara yapıyordum.”
Deitz yavaşça ona doğru dündü. Suratı değişmişti. Dudakları öfkeyle kısılmıştı. Gözlerini ona dikti. '‘Ne yapıyordun?” replika telefonlar sundu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder