Sayfalar

gizli kamera

replika telefon

maca bitksi

replika telefon ve insan anisi bilgi

replika telefon ve insan anisi bilgi

replika telefon ve insan anisi bilgi ftridoun hastalık hastası bir adam olduğundan, yaptığı bütün i'Mö'i- buyruk bir büzükle inceler ve gerçekieştirirdi. Kendisine ait bjt otobüs firması vardı. Ve bu firma binasının bodrum katına %uiujjtu karargâhını Hıristiyan’dı. Hıristiyan bir Arap. Gerçek-iter ttfŞen insan bulunabileceğinin iyi bir öme-Ak fil#!» bur kezkarargâhına girmiştim, önündeki para ı ve uRıavtyoi« ışıkta çalışan sahte
rüyle resimli romanlardaki kötü adamlara b aşırı derecede bozuk olduğu için kalın camlı g3Sl V smdaki gözbebekleri iki belirsiz nokta gibi selmnlard'T^^ ki deri koltuklarda oturan misafirlerini. Arkasındaki n kaplayan Papa II. Johannes Paulus’un Vatikan’dayJwTS tıuşma esnasında çekilmiş fotoğrafı, ofisine girer girmez ı ^ edilen ayrıntıydı. İkinci ayrıntı ise, Feridoun’un iki yanında d ^ ve tizi taşıyan devler...
Kendisiyle bir sahte para satışı için görüşmüştüm. replika telefon Anlaşan rrnştık. Ama o adil davranarak beni öldürmemişti. Şimdiysegi^ ceği, harcanacağı yeri asla tahmin edemeyeceği bir parayı ban* vermek üzere saymakla meşguldü. Feridoun’un dürüstçe çalışa ğrnı replika telefon herkes bilirdi. Milyonlarca insanın dünyanın bir yerlerinde birbirlerini kurşunlayarak öldürmelerine neden olsa dahi çokge. liŞttıiş bir ahlak anlayışı vardı. Üçüncü Dünya ülkelerinde geçen irili ufaklı her üç çatışmadan birinde kullanılan silahlar Perido-un’un gemilerinin ambarlarını muhakkak bir süre işgal etmiş olduklarından belki de, kendine böyle bir inanç sistemi yaratmıştı, Yalan söylenmesinden nefret ederdi. Hele kendisine kazık atan replika telefon birini, testislerini kesmeden bıraktığı hiç görülmemişti...
Bizden, bütün parayı temin etmek için on saat süre istemişti. Dört buçuk milyonu vermeyeceğinden korkmuyorduk. Fernand ile ben şu anda dünya üzerinde birbirimizden başka kimseden korkmuyor ve yine birbirimiz dışında da herkese güveniyorduk., Feridoun’un otellerinden birine yerleştirildik, adamları tara fmdan. Ben bir ara otelden aynhp Greenville limanına gittim. Bir balıkçı teknesi ayarlamak zor olmadı. Yaşlı kaptan nereye gideceğimizi sorduğunda aklıma ilk gelen yer Gambiya oldu. Önce, “Hayır Gambiya değil, başka bir fere gitmek için kiralıyorum tekne mf demek istedim. Gerçekten Gambiya’ya gitmek istemediği® düşünerek Ama »utmayı tercih ettim. Beş yüz dolar verip bit iki 01* içinde geleceğimi, bir yere ayrılmadan beni beklemesini# Arabayla Greenvüle’in sokaklarında yerleştiğimiz oteli r!rk«n Gnabıya fikrinin zihinsel ölüm yolculuğumu diizenk' IMNWMfe boimesmden gelen bir emir olduğunu kabulü
]e olmalıydı, çünkü Gambiya’ya adımımı atmamış ve sa-ismindeki sahil şehrinin adını duymuştum. Bana ka-^Dakar’a doğru kuzeye gitmem gerekiyordu ama zihinsel ölü» plin Banjul yakınlarında gerçekleşmesini istemişti demek ki, Aynimin gizli çekmecesi...
Resepsiyondan sorduğumda Femand’ın odasında dinlendiğini
söylediler Parayı almamıza sekiz saatten biraz fazla kalmıştı. Ben de kendi odama çıkıp yatağa uzandım. Feridoun misafirlerine iyi davranıp şımartmayı sevdiğini göstermek için mükemmel bir klima koydurtmuştu odalara Afrika için fazlasıyla lükstü elektronik cihaz. Havada dönen iki tahta parçası da idare ederdi... Dinlenmek için gözkapaklarımı indirip replika samsung s8 edge düşünmeye çalıştım. Yirmi dört saattir uyumuyordum. Başım ağrımaya devam ediyordu. Hatta dozunu yükseltmişti. Kafatasımı içeriden yumruklayan mikroskobik adamlar olduğunu düşünüyordum. Öğleden sonra saat üçte Feridoun'un adamları gelip bizi alacaklardı. Paramızı almaya karargâha gidecektik. Feridoun için uykusuz kalmanın bir önemi yoktu. Zaten rahat bırakmayan alerjileri yüzünü kaynamış bir domates çorbasının replika s8 edge yüzeyine dönüştürdüğünden, uyumayı akima bile getirmiyordu. Güneşe alerjisi olan, Afrika’da yaşayan Hıristiyan bir Arap! FeridounJda dünyanın bütün çelişkileri vardı. Ve duyduğu acılar yüzünden yatakta yüzüstü dönmemek için kendini bağlattı# dedikoduları yayılmıştı... Sonuçta benim ondan daha çok uykum vardı. Ama uyumam demek, Femand’a beni öldürme >»akkmı vermekle aynı anlama geliyordu. Tabiî ki bedenimin zih-mfan önce dünyadan ayrılmasını istemiyordum. Belk
dazlak şişkoyu. Sevmeseydi çoktan kaçmış, yok ol Belki de kazandıkları parayla gidecekleri yerlerde laı ın» lıayal ediyorlardı Fernand’la... Ayağa kalkıp geri|l\ ki de çocuk yapmayı düşünüyorlardı. Ayakkabılarımı JÎH tığım için soğuk taş koridorda yürümek güzeldi. Belki<w* i i'ye gidip bir malikâne yaptırırlar. 28,30,32. Evet, burası £ ' )e çok sever herhalde Hawaii’yi! Cennet gibi bir yer olmalı ^ da birbirlerine yakışıyorlar... Üç hareket: 32 numaralı, Fenı^ kaldığı odanın kapısına bir el ateş. Sol ayağımla parçalanan j| din üzerine atılan bir tekme. Yataktan fırlamış ve silahına^ maya çalışan Femand’ın dazlak kafasının en parlak yerine bire¡ ateş... Evet, çok mutlu olurlardı Hawaii’de, diye düşündüm,koşa, rak yanıma gelen komiye, yerde yatan şişkonun beni öldürmek istediğini, kendimi koruduğumu söyledikten sonra, odama uyu. maya giderken... Çıplak ayaklarımla serin taş üstünde yürüdüm. Bana tabiî ki inanmamış ama söylediğimi doğru kabul etmek di-şmda da bir çaresi olmayan ve arkamdan beni seyrettiğini tahmin ettiğim komiye bağırdım.
“Beni iki buçukta uyandır! O saate kadar kimse rahatsızetaıt sin F
Tek yapmam gereken gözlerimi kapatmaktı. Gidip getirmeme gerek yoktu. Uyku kendi başına geldi...
Hayatım boyunca birkaç kapıyı tekme ya da omuz atarak kırmayı başarmışımdır Genelde yumuşak bir ahşaptan yapılmış olan kapılar sanki bir Hollywood stüdyosundaymışız gibi en faz la üçüncü yüklenişimde kırılmışlardır. Çoğu durumda, tek bir ses çıkar kapı kırılmasından. Kilit kısmına vurulan darbe tek ve tok bir ma doğurur. Ama tabii, mutlak surette kapının arkasına geç mek için yanıp tutuşan kişinin aklî dengesi yaşadığı bu stresten dolayı bozul muşsa, darbeleri kapının ortasına doğru kayacaktır. ¥# bu durumda da, eli ya da ayağı hızlı bir şekilde kapının öbür tşndmm geçerek delikler oluşturacaktır. Söz konusu ufak delikle-bağlamaksa omuz darbeleriyle mümkün olabilir. ¥*pa**k için guçiu bir vücudun ve çok kızmışbirbey-I' id;jP(Ş yme gelmmı şarttır Ortalarında^ kırılan kapıların çıkar
ses ise gerçekten de çoksesli oda müziğini aratmayarak kalabalık bir yapıya sahiptir. Kirişler, kilit, menteşeler, ah-kendisi. Ufak bir koro oluşturarak kısa bir konser verirler. webende böyle bir konsere davet edilmiş olmalıydım ki, odanın (¡apışını kıranların çıkardıkları ahenksiz sesleri duyabiliyordum yattığım yerden. Evet, böylesine akortsuz bir kırılma, parçalanma sesiyle uyanmak sinir bozucuydu ama sürdürdüğüm hayat taranın gereklerinden biri, diye düşünerek kendimi teselli ettim. Kirişlerinden fırlayıp odanın ortasına kadar havalanıp düşmüş kapının üzerine dört ayak bastı. İki sağ, iki sol. Bunlar, ellerinde Uzileri olan siyah gömlekli iki zenciye aitti. Feridoun’un adamları oldukları kesindi ama neden kapıyı birilerine açtırmaktansa kırmayı tercih etmişlerdi? Belki de ben Femand’ınkini kırdığım için aynı acıyı da bana yaşatmak istemişlerdi. Görüyor musun kapı kırmanın ne kadar gereksiz, şiddet içeren bir hareket olduğunu? Anladın mı şimdi, bir daha yapmaman gerektiğini? demek istemişlerdi belki de. Ama tabiî bunları sadece ben düşünüyordum. Onlar sadece Uzilerinin namlularını kapıya doğru çevirerek ve hareketlerini tekrarlayarak dışarı çıkmam gerektiğini belirtmeye gelmişlerdi. Namlu dilinden biraz anlayabiliyordum. Kendi silahımı yavaşça belimden çıkanp yere bıraktım. Sonra da koridora çıktım. Omuzlanma dokundurduktan namlunun ucuyla ne tarafa gideceğimi biliyordum. Sol omza bir dokunuş. Ve soldaki merdivenlere yöneliyordum hemen. Bu şekilde dünyayı replika samsung s7 edge dolaşabilirim diye, düşündüm. Uzaktan kumandalı bir adam olarak...
Sonuçta üç kişilik grubumuzu otelin önünde bekleyen bir 'i>pi«rV* bindik. Ben hiçbir soru sormuyordum, onlar da henüz tek taHme etmiş değillerdi. Feridoun’a gittiğimiz ve bu adamların <'¡¿0 randevumuzu gelmiş kişiler olduklarından emindim. Ama dşıkırnıa, Uzı lisanı, bütün bunlar ne anlama geliyordu?.. Evet, MHtfp btiyuk otobüs garajına gelmiştik. Araba durdu. Bir yaıurodakileri aynı anda nasıl öldürebileceğimi bul-fymru o kadar sevindim ki bulduğuma, heyecandan olsa ge-§| tpııüip onlarla birlikti* arabadan inmek zorunda kaldım. Bi
dnünden, tam tgnace’dan sonra Julian KhyleTdiUıv gÖN karşunda durmadan konuşan ve sesini kafamda ı nUyor<ltt^n ağzından da birden yüksek sesle "Julian Klıyle!" ismfç,^ anda bulmuştuk öldürülecek adamı.
“Kendine Amidou Ali diyor. Gerçek ismiyse Julian Khyle^ rikan pasaportu taşıyor Gizlendiği yer konusundaki tekfılo^ batıda olduğu bilgisinden ileri gitmiyor. Ve işin ilginç yanı, kart^ şimin oğlunu öldürenin yanında başka birinin olduğunu dabik ruz, Sürekli pasaport değiştiren, izinin bulunması çok zor olan genç bir adam. Kendisini suçlamıyorum ama eğer onu bulursan^ Jıılian’a ulaşabileceğinizi düşünüyorum. Soyadını bilmiyoruz.Sadece Kinyas olarak tanınıyor.”
Ben biliyorum soyadını. İsterseniz söyleyeyim!.. Aklım Alıyordu Kinyas’m böyle bir işe bulaşmış olabileceğini. Bir buçukyıl önce Amidou’yla buluşup Pinou’nun kardeşinin oğlunu öldürme ye mi gitmişti ? Bilmek istemiyordum. Ve biraz da nezaketsizce Pinou’nun sözünü keserek geldiğimden beri ilk defa konuştum.
“Bütün şartlarınızı kabul ediyorum. Amidou’yu bulabilirim Bana üç gün replika s7 edge verin Size gözlerini getireyim! Üç gün sonra bütün parayı nakit istiyorum. Ve bir de, beni istediğim yere bırakacak bir tekne. Kinyas’m Güney Amerika’da olduğunu duydum. Bulunması imkansız, ama Amidou’yu şimdiden ölü bir adam olarak kabul edebilirsiniz.”
On beş dakikadır altı kişinin bulunduğu geniş odada sadece ikmuz konuşuyorduk. Ve ikimiz de ayaktaydık. Ellerimi arkamda kMuşbirrtîUş, ensemden girecek mermiyi beklerken böylesine bw teklifle karşılaşmıştım... Amidou’nun hayattan bekledikleri w4ı. Dünyayı siyaha boyamak gibi. Siyah ırkı hükümdar yap-Igyp- Ama başarısız olmuş ve bunu her düşündüğünde kah 900 geçiriyordu günlerim Her ne kadar New Orleanslı yaşlı olduğunu düşünerek mutsuzluğundan kaçarak içkiye
)gfave tembelliğe sığınmış olsa da, içindeki o başladığı işi \ flıefluş olmasınm kavurucu ateşi vardı. Tek bir mermi, bü Ç yılarını, anlamsız hayal kınklıklarını, pişmanlıklarını yok rijgbİlirdi. Ve biraz da barutla, Amidou’nun bütün acılarını dindi-^ilirdim...
pinou’yla detaylar konuşuldu. Ben Abidjan’a dönecektim. Üç jıin boyunca yakından takip edilecektim. Ellerimde Amidou’nun feriyle döndüğümde de paramı alıp gidebilecektim. Tabiî göz jantta fikri benden çıkmıştı ve daha şimdiden midem bulandı. Ne tür bir malzemeyle böyle bir işin yapılabileceğini düşü-fiyordum Bir tatlı kaşığı çok uygundu aslında... Feridoun sorunun böyle çözümlenmiş olmasına sevinmişti. Bütün bu işler bitti-|jîide, elinde iyi bir komisyon ve Esthelle adında bir vampir kalacaktı... Esthelle’le hiç konuşmadık.
Uzili adamlar beni otelime götürdüler. Kınlan iki kapının da yerine yenilerinin takılmış, kısa sürede ortalığın temizlenmiş olmasına neredeyse şaşırıyordum ki aklıma Feridoun’un temizlik hastalığı geldi... Bir duş alıp eşyalanmı topladım. Silahım ve elli iki mermi bana bir törenle teslim edildi... Mercedes’i çalıştırırken, ne kadar duyarsız olduğumu ve bu noktaya nasıl gelmiş olabileceğimi düşünüyordum. Bir süre önce beraber, kendi dilimden şarkılar söylediğim birini öldürmeye gidiyordum...
Yola çıktığımda, bir cipin arkamdan geldiğini gördüm. Bu cipi /fîiiffiiizdeki üç gün boyunca defalarca göreceğimi biliyordum, Myoyu açtım, Bob Marley, "My fear is my only courage” diyordu. itaİBl 0iwpcttoinse nereden geldiği belli değildi. Hissetmediğim çfe ûftur görünüyordum, içimdeki, yaşayan her şeyden uzak dur-atşı,çalışan ve korkan adama rağmen... Başımın ağrısı artmıştı.
çalanı “Çok az kaldı” dedim. “Çok az kaldı Ban-Hepsi bitecek. Her şey sona erecek. Hiçbir şey kal-ıtŞgggfk b'/ay boşluğundaki bir astronot kadar kesin ve huzurlu w yğiföte iöyley ebüe< eğı m kapanış sözümü
“Amidou’yu çağır. Kendisine ihtiyacım olduğunu söyle. şam gelsin.”
Aslında Koffı’nin Amidou’yu bulup bulamayacağından eı^ I değildim. Belki de, Amidou çoktan ormana karışmıştı. Ama Kof. I fi beni ağzmdan çıkan fısıltısıyla rahatlattı.
“Peki, kendisine iletirim. Ancak bu akşam gelebileceğini san I mıyorum.”
Birkaç eşyamı odama çıkanp gözlerimi yoracak aynalara bak* mamaya replika samsung s7 edge çalışarak bir duş alıp yatağa uzandım. En son ne zaman yemek yediğimi hatırlamıyordum. Bu sabah? Dün? Bilmiyorum Ve normalde, böyle bir durumda midem içimde yaratacağı ufak bir eziklik hissiyle haber verirdi. Ama herhangi bir sinyal gelmv yordu bedenimin derinlerinden... Yerimden kalkıp balkona çıkmayı, biraz olsun okyanusa bakmayı istedim. Ama ağırlaşmıştı vu udurn. Kalkamadım yataktan. Bir an önce Amidou’yu öldürüp p anıt almaktan başka bir şey düşünemediğim için duyduğum
ı mhi/hk geçmeyen baş ağrımı daha da arttırıyordu. Bubaşağ mün Banjul'da, içinde ölene değin kalacağım evi bulana kata liffeceğtfii biliyordum... Gerçek hayatla, somut olaylarla ilgili & fWİüklenmde?ı dolayı çatlıyordu kafatasım. Zihnimin bir b# mdunaek istediği kepengi. diğer bölümü bir süre dahaafö libiMıyordü Ve iki bölümün çatışmasının be
de ben ödüyördum, başımdaki, uzun süre açık kalan spotla-,Ji11 trafolarından gelen sürekli ve tekdüze gürültüye benzeyen ^le Hayatı boyunca spor yapmamış birinin bir sabah uyanıp gün boyunca ağırlık çalışmaya başlaması sonucu on beş gün süresince bütün kaslarının kâbuslar gördürtecek kadar acımasına benziyordu beynimin ağrısı...
Uyuyabilirdim Amidou gelene kadar. Büyük ihtimalle Koffı’nin dediği gibi bugün gelemeyecekti. Çünkü eminim ki, ancak gece yansından sonra haberi olabilecekti kendisini beklediğimden. Güneşin aydınlattığı sokaklarda Koffî’nin ona gitmesi imkânsız olduğundan tahminirnce ancak yarın gece görebilecektim Ami-dou'yu. Böyle bir durumda kalsa, onun beni öldürüp öldürmeyeceğini düşündüm. Yanıt hemen geldi. Hiç zor değildi tahmin etmek. Amidou önce Pinou’ya işi kabul ettiğini söyler ve karargâhtan kurtulur. Daha sonra da Pinou’nun peşine taktığı adamları bir şekilde öldürerek yok olurdu. Beni öldürmemek için bu kadar zahmete katlanırdı. İdealini gerçekleştiremediği için yeterince utanıyordu kendinden. Bir de, beni öldürmenin getireceği vicdan azabım ekleyemezdi utancına.
Doğruları, prensipleri olan insanları hep sevdim. Onlara imrendim. Eğer kendime bu kadar kolay yalan söyleyemiyor olsaydım ben de onlar gibi olurdum. Ama her sabah edindiğim bir doğuyu on iki saat sonra, gecesinde yerle bir ettiğim için ve üstelik bunu yapmama da son derece mantıklı, inandırıcı bahaneler bu-
^bîldığim için sadece stili olan bir adam oldum ben. Prensiple-^ yoktu belki ama stilim vardı. Stilime uzun, düz kesimli saçla-
110 özenle şekillendirilmiş bıyığım, siyah gömlek, pantolon, ce-ve her zurnan replika iphone 7 plus temizlenmiş olarak ateşlenmeyi bekleyen Sahildi O kadar. Hayatımda tekrarlanan başka da bir alış-ffiftyoktu Ama Bargul’a ayak bastığımda, onlar da yok ola-^ Sürâfciyia hep kaybolacaktı...
yavaş krallığına çekilmeye başlamıştı. Yarın sava-devam edecekti, Ve elbet bir gün dünyayı ışın-JpUataeakU Her maddenin kaynama ve buharlaşma nok-§#§§11* öğrenmiştik Dünyanın da olmalıydı. Ve büyük bu-
horlaşma günü gelene kadar güneş atmosfc gözlükleri, her şeyi parçalayıp delmek İciıTi şey dost değil bu evrende. î nsanlannanlamZr^^ Güneşin sayesinde değil dünyadaki hayat. Güneşi harlaştırma arzusundan dolayı hayat var gezegende
Düşünmeye çalışırken, artık seyrek de olsa geçmlst*. anılardan birini yakaladım, tam hafızamın dehlizleri^■
On beş yaşımdaydım. Ailemle, Avrupa kıtasının er\ S\\^,,M si olan Lüksemburg’un dört şeritli otobanlarından birm^ yorduk. Saatte ortalama hemen hemen bütün arabalar^ ^ gittiği bir yoldu, üzerinde gittiğimiz. Uçakların sıkışüVdarm^^ bilecekleri genişlikte. Saat gece yansına yaklaşıyordu. bütün şeritleri kırmızı ışıklarla doldu birden. Otobanda o ^3^ kadar hiç görmemiş olduğum bir trafik vardı. Yüzlerce arifem ^ cenin karanlığında birbirlerinin arkalarına sıralanmış m
Biz de beklemeye başladık. Sonunu göremediğimiz dört kuyruk birkaç saat hareketsiz kaldı. Herkes arabasmdan ne olduğunu anlayabilmek için birbirine sorular soruyor, bu ^.1 ya, bir buraya koşuşturuyordu. Bir elektrik direğinin olma ihtimalinden takla atmış bir tınn yolu kapatmış olabite ne kadar sayısız talimin uçuyordu havada. Annem, babarcvV
arabadan inmemiş, bekliyorduk. Sohbet ediyorlardı her ım gibi. Hayattan, arkadaşlarından, tatilde gidilecek yerlerde! ^ediyorlardı. Annem ile babam. Gülüyorlardı bazen. 0x0 şmda doktor olmaya karar vermiş, başarılı ve yetenekli < aklan vardı arka koltukta otur an, buğulu camdan dışar derken hiçbir şey duymayan... Aramızda belki sadece ümlik bir mesafe vardı ama ben, ailemin arabasındak gaydakı çekme halatı gibi hissediyordum...
Kafamı dayadığım camın titremesi arttı. Hareke Ymfş da olsa, diğer şeritler de ilerlemeye başlamıştı »Mir* bu «eldlde gittik. Diğer arabalardaVnteri se MMnMişlulcianıi) tahmin etmeye çalınıyordum M H M* «yriogUr uyduruyordum
¿jfa Romeo’da bir kadın ile adam vardı. Arabayı kullanan ada 1(1 ytuğunun replika iphone 7 plus arkasında kadının yüzünü profilden görebiliyor-^ ^damınsa sadece alnı ve saçlan görünüyordu. Birbirlerine Kj„]ş trafikte çok ateşli bir şekilde kelimeler söylüyorlardı.
oşıualannın sıcaklığını yaptıkları hareketlerden anlayabili-0rdum. Kadın elini açarak adamın yüzüne doğru tutarken, ya-utndaki de direksiyonu yumrukluyordu arada bir. Kavga ettikleri kesinlik kazanmıştı... Annemler birbirlerine tatlı sözlerle hitap ederek başladıkları konuşmalarını sürdürürlerken ben, kadının açılıp kapanan ağzını hayalî kelimelerle dolduruyordum
“Çok saçma konuşuyorsun! İnsan nasıl emin olamaz böyle bir şeyden?”
“Anlamıyorsun beni. Her şey çok farklı olabilirdi eğer sen dürüst olsaydın. Bana baktığında beni gördüğünü büe sanmıyorum.”
Tabiî ki seni görüyorum! Ben seni seviyorum. Her şeyi zorlaştıran sensin!”
Burada adam sol elinin işaret parmağını kadına doğrultuyor. Ve parmak unutulduğu için kadm konuşurken de birkaç saniye havada kalıyordu.
“Ben seni sevebilecek tek kadınım dünyada. Seni sevebilecek tek kadın! Tabiî anneni saymazsan!”
Burada adamın güldüğünü geriye doğru giden kafasından tahmin edebiliyordum. Ve en kötüsü, ilerlemeye başlıyorduk. Alfa’yı fedfite bırakıp birkaç araba önlerine geçtik. Sinirlenmiştim, kendi yazdığın ve hiç tanımadığım iki kişiyi oynattığım piyesimin yanda Mknesine. On dakika sonra tekrar yanımıza ulaştılar. Ve ««liferde, adam vitesi boşa atıp el frenini çektikten hemen son-m kadını ¡öpmeye başladı. Görüp görebileceğim kavga sonrası <*püpeterınin en gerçeklerinden bir tanesi. Anladım ki, aslında etüğun kadar ağır konulardan kesinlikle konuşmamışlar-feriki de adam dün seyrettiği bir filmi anlatıyor, kadm da ara-W*:
ha önce hep kadınlarla yatmak ve uyumak için kullandjH odasından, geldiğimden beri hiç çıkmadığım için. SağhğuJJJ^^B rinde olduğunu ancak kendimi yorgun hissettiğimi, dinlet I gerektiğini söyledim. Amidou’yu dün gece saklandığı yerde ^ muş ve mesajımı iletmişti. Koffi’nin dediğine göre, önce öne^ menıiş ancak sonra neden çağırdığımı öğrenmek için bir sürü ^ ru sormuştu. Belli ki şüphelenmişti bir şeylerden. Belki Kofl}^ rip bir hareket sezmişti yaptıklarımda. Belki de siyah cipi edip Amidou’ya haber vermişti. Ama emin olduğum tek konu,% I
tün Afrika’dan kuşkulanabilecekleri, ancak asla benden zarar gelmeyeceğini düşünüyor olmalarıydı. Amidou’ya kazık atacak I son adam bendim. Koca kıtada sadece benimle Türkçe konuşa I yordu. Sırf pratiğimizi kaybetmemek için bile birbirimizi öldür- I meyeceğimizi bilirdi. Sonuçta KofiL Amidou’nun bu gece gelme- I ye çalışacağını söyleyerek odadan çıkıt..
Dün gece çok terlediğim için çarşafların değişmesi gerekiyordu. Ben duş alırken, Koffı yeni çarşaflan yatağa sermiş ve çıkmıştı. Ortalıkta duran tabancayı önemsemeyecek kadar ne işler çevirdiğimi bilirdi. Soğumuş capuccino’yu balkonda yudumlarken, gökyüzü ile suyun buluştuğu çizgi üzerindeki beyaz köpüklen seyrettim. Ne zaman taşacak sular, denizler, okyanuslar, diyedü-f ündüm. Ne zaman bütiin dünya taşan nehir sularının altında kalacak? Yaratıcı ne zaman anlayacak hatasını?.replika iphone 7 .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder